25 Temmuz 2014 Cuma

Park Bosphorus Hotel'den Ödüllü Instagram Yarışması

Yaşadığınız şehrin tarihini anlatan fotoğraflarınızı, #tarihimiras hashtagiyle Instagram’da paylaşın, Park Bosphorus Hotel’den muhteşem ödüller kazanın!

İstanbul’un kalbi Gümüşsuyu’nda, otelcilik hizmet kalitesinin en üst sınırını simgeleyen ‘deluxe hotel’ klasmanında misafirlerini ağırlayan Park Bosphorus Hotel, bol ödüllü bir Instagram yarışması düzenliyor. 24 Temmuz-4 Ağustos 2014 tarihleri arasında gerçekleştirilen yarışmaya 18 yaşını doldurmuş herkes katılabiliyor.

Tarihi Park Otel’in 82 yıllık geçmişine sadık kalınarak hayata geçirilen Park Bosphorus Hotel,  İstanbul’un en yeni lüks oteli olma özelliği taşıyor. Kasım 2013’te faaliyete geçen otel; 4 bin 500 metrekarelik terası, 6 farklı konseptte hazırlanan yiyecek-içecek bölümleri, 618 odası, düğün ve etkinlik alanları, 8 bin 500 metrekare spa & fitness & wellness merkezinin yanı sıra muhteşem Boğaz manzarasıyla da dikkat çekiyor. Tarihi Yarımada’dan Boğaziçi Köprüsü’ne kadar uzanan bu manzaranın tadını; ödüllü şefler tarafından yönetilen Gümüşsuyu Restaurant ve Park Patisserie gibi gurme noktalarında ve teras kafelerinde de çıkarabilirsiniz.

#tarihimiras etiketiyle @parkbosphorus Instagram sayfasında düzenlenen yarışmanın kazananları; Hürriyet Dijital Yayın Koordinatörü Bülent Mumay, Hürriyet Fotoğraf Editörü Sebati Karakurt, Türkiye’nin en çok takip edilen Instagram fenomeni Sezgin Yılmaz (@sezyilmaz) ve Park Bosphorus Hotel yöneticilerinden oluşan jürinin değerlendirmesiyle 7 Ağustos’ta açıklanacak.

Yarışmanın Ödülleri
Birinciye Boğaz manzaralı odada her şey dahil bir gece konaklama (yemek + spa + masaj)
İkinciye Boğaz manzaralı odada bir gece konaklama ve yemek
Üçüncüye Boğaz manzaralı odada bir gece konaklama

Ödüllerin 2 kişilik olması ve otelin doluluk oranı da göz önünde bulundurularak, açıklandığı tarihten itibaren 4 ay içinde kullanılabilir olması ise ödülleri çok daha cazip hale getiriyor.

Yarışma hakkında daha detaylı bilgi ve katılım koşulları için Park Bosphorus Facebook sayfasına göz atabilirsiniz.

 

Bir boomads advertorial içeriğidir.

3 Temmuz 2014 Perşembe

ZÜRİH

Gelelim Zürih tatilime.. Öncelikle şunu belirteyim Zürih'e çok büyük bir beklentiyle giderseniz yanılırsınız. Gerçi bu durum galiba herkesin ne beklediğine göre değişiyor. Ama sanırım kışın İsviçre'ye gidip Alpler'e gitmek daha eğlenceli olur.  

Zürih benim şu ana kadar Avrupa'da gördüğüm en sessiz sakin yerlerden birisi. Tabi Bratislava'yla kıyaslanamaz bile ama benim tahminim Zürih'in daha farklı olduğu yönündeydi. 

Strasbourg'tan yaklaşık olarak 2,5 saatlik tren yolcuğu sonrası kendimi Zürih'te buldum. Tren istasyonu Avrupa'nın pek çok şehrinde olduğu gibi direkt olarak merkezde. Tren istasyonundan çıktığınızda kendinizi Zürih'in en meşhur caddesi olan Bahnhof Strasse'nin başlangıç noktasında ( İstasyon Caddesi)nde  buluyorsunuz. İsviçre'de bilindiği üzere İsviçre Frangı kullanılmakta. Ben İsviçre'ye gitmeden önce Türkiye'den ne olur ne olmaz diye yanıma frank almıştım. Ama tren istasyonunda Euro'yu Frank'a çeviren otomatlarda bulunmakta. Bu konuda bir sıkıntınız olacağını sanmıyorum. Tren istasyonundan su alır almaz  ne kadar pahalı bir ülkeye geldiğimi anladım. İsviçre'ye Schengen vizenizle giriş yapabiliyorsunuz. (Eskiden ayrı bir vize almak gerekliymiş.)

Ben valizi  bir an önce otele bırakıp sonra şehri keşfetmek istediğimden hemen turist merkezine gidip otelime hangi tramvayla ulaşacağımı öğrendim. Tren istasyonununun hemen önünden kalkan tramvaya binip otele kadar gittim. Yolculuk yanılmıyorsam yaklaşık olarak 10-15 dakika kadar sürdü.

Zürih çok pahalı bir şehir olduğundan dolayı otellerde tabiki baya pahalıydı. Benim gittiğim haftasonu şansıma www.booking.com un bana bir teklifi vardı ve çoğu otele nazaran daha uygun bir fiyata Crowne Plaza Zürih otelinde kaldım. Otel daha doğrusu benim odam da upgrade edilmiş haldeydi ve odam gayet lükstü. Otelden de son derece memnun kaldığımı belirtmek isterim. Tabi Zürih'te daha uygun olarak belirtmiş olduğum hotel kampanyalı fiyat olmasına rağmen Avrupa'daki çoğu otele göre pahalıydı.

Zaten Zürih dünyanın en pahalı şehirleri arasında gösteriliyor. 

Odamda beni çikolatalar ve rahat bir uyku için güzel kokular bulunuyordu. Ben eşyalarımı odama yerleştirir yerleştirmez direkt tekrar tramvaya binip tekrar Bahnhof Strasse'ye gittim.  

Bahnhof Strasse'de yürürken İsviçre'de olduğumu hemen anladım. Caddenin sağında ve solunda her tarafta bankalar ve lüks saat mağazaları bulunuyordu. Kişibaşına düşen yıllık gelirin en yüksek olduğu ülkelerden birisi olduğu düşünüldüğünde, ne kadar refah bir ülke olduğu  insanların lüks yaşamından direkt olarak göze çarpıyordu. Bu cadde dünyada en pahalı mağazaların bulunduğu ve kiralarının en yüksek olduğu caddelerden birisiymiş

Ayrıca Bulgari, Louis Vuitton gibi dünya markalarının mağazalarını da bulabilirsiniz.Internete ihtiyacınız varsa da istikametiniz doğruca Apple Store olsun :) Caddenin ortasından da tramvay geçiyor.





Bahnhof Strasse'de yürürken sol tarafta bir anda şirin bir sokak farkettim. Augustinergasse bana nedense sempatik geldi. Orada bulunan Cantinetta Antinori meşhur bir lokanta olup, Floransa, Moskova ve Viyana'da da şubesi bulunuyor. Buranın zengin bir şarap menüsü bulunduğunu da belirtmek isterim. 


Avrupa'da bu kadar lüks arabaları bir arada gördüğümü hatırlamıyorum. Her yerde son model arabalar, tertemiz caddeler bulunuyordu.

Bahnhof strasse'de size tavsiyem Paradeplatz'da yer alan makaron yemek için "Sprüngli" ye uğramanız. Hatta Türkiye'ye gelmeden 1 gün önce uğrayıp  yanılmıyorsam 48 saat için de bayatlamadığı ve tüketilebildiği için hediye olarak "Luxemburgerli" paketletebilirsiniz. 


Yeri gelmişken hediye olarak bütçenize göre şık bir saat ve çakı da alabilirsiniz.

Bu arada ben  "Migros"u nedense Türk markası sanıyordum ama meğersem İsviçre markasıymış, bunu da Zürihteyken bu vesileyle öğrenmiş oldum. Zürih'te de Migros'lara denk gelmeniz mümkün.

Zürih'e kadar gitmişken peynir fondü yemeden dönmeyin derim. Pek çok yer de değişik şekillerde peynir fondü bulabilirsiniz.

Zürih merkezi yürüyerek gezebilirsiniz herhangi bir ulaşım aracı kullanmanıza gerek yok. Bahnhof Strasse'yi gezdikten sonra acıkırsanız ( Tren istasyonundan Zürih Gölü'ne doğru yürüdüğünüzü varsayıyorum.) size Bahnhof Strasse'nin bitimine yakın sol tarafta "Zeughauskeller"i önerebilirim. Burası tipik İsviçre mutfağını tadabileceğiniz eski bir restaurant. Buranın sosisleri de meşhur. Sosis demişken bunun karın doyurmayacağını sakın düşünmeyin sosiler oldukça büyük olup yanında kremalı patates salatası veya röstiyle midenize indirebilirsiniz. Sosisinizi seçerken dana olarak belirtirseniz herhangi bir kötü süprizle de karşılaşmazsınız. Rösti ise tavada kalıp halinde pişen patatesin peynirle karıştırılarak elde edilmesinden oluşuyor. 




Zeughauskeller'in bulunduğu bina 1487 senesinde inşa edilmiş ve 1926 senesinden beri restaurant olarak faaliyet gösteriyormuş. Restarurant hakkında daha fazla ayrıntıya http://www.zeughauskeller.ch web sayfasından da ulaşabilirsiniz.


 

Yalnız Zürih pahalı bir şehir olduğundan fiyatlarında pahalı olduğunu unutmayın. Ben sokaktan aldığım bir sandviçe yaklaşık olarak 30 TL verdiğimi hatırlarım :)

Zürih'in güzel tarafı çok huzurlu bir yer olması. İnsanlar birbirine saygılı, her yer tertemiz, huzurlu bir yer. Zürih Gölünde tekne turu yapmanızı da tavsiye ederim. Ayrıca göl kenarında keyifli bir yürüyüş yapabilir, yine gölün kenarında yer alan Opera'da bir opera izleyebilirsiniz.

Tekneler ise Zürih Gölü'nün kenarında yer alan Ganymed heykelinin yanından kalkıyor.


Zürih'i ikiye ayıran Limmat Nehri'nin üzerinde yer alan köprülerde fotoğraf çekmek için birebir. Burada birbirinden güzel kareler yakalayabilirsiniz. Limmat Nehri üzerindeki tekne turu da farklı bir alternatif olabilir.



Limmat Nehri'nin diğer tarafına geçtiğinizde arka sokaklara daldığınızda sizi sadece yaya yoluna açık olan  dar sokaklar karşılayacaktır. Rosengasse üzerinde ufak ufak pekçok mağaza bulabilirsiniz. Rosengasse üzerinde yer alan Hotel Adler'da balkonunda yer alan inek figürüyle dikkatleri üzerine toplamaktadır. 

Şansıma Zürih'te bulunduğum gün kantonlar arasında düzenlenen panayır tarzı bir etkinlik vardı.  Herkes masallardan fırlamış gibi elbiseler giyinmişti. Bando eşliğinde Hotel zum Storchen'in önünde herkes toplanmış dans ediyordu ve içkilerini yudumluyordu.

 
 
Şehrin meşhur kilisesinin karşı tarafında (yani nehrin diğer tarafı) dar sokaklardan yürüyerek ufak bir tepeye tırmanmanız mümkün. Buradan şehri kuşbakışı görebilirsiniz. Şansıma orda da bir panayır vardı çadırlar kurulmuştu. Bende herkesin yediği kremalı tatlıdan tercih ettim. Ama çok matah bir şey olduğunu söyleyemeyeceğim. Bir de herkes peynir satın alıyordu.

Nehir kenarında benim dikkatimi çeken bina üzerinde Schweizer Heimatwerk yazan bina oldu. Sizinde Zürih'e yolunuz düşerse bu bina eminim dikkatinizi çekecektir. Bu mağazadan hediyelik eşya satın alabilirsiniz.


Zürih'te daha fazla vaktiniz olursa çevre yerlere yani dağlara da gitmenizi tavsiye ederim. Zürih Hauptbahnhof'tan  Zürih Havalimanı'na (Kloten'da) yaklaşık olarak 15 dakikada ulaşabilirsiniz.

Ben Zürih gezimden memnun kaldım. Zürih çok temiz, aşırı pahalı, lüksün kendisini hissettirdiği bir şehir. Ben daha farklı beklediğim için açıkçası biraz hayalkırıklığına uğradım ama benim beklentim daha farklı yöndeydi. Yoksa kesinlikle çok güzel tekrar gidilmeyi hak eden bir şehir.