25 Temmuz 2014 Cuma

Park Bosphorus Hotel'den Ödüllü Instagram Yarışması

Yaşadığınız şehrin tarihini anlatan fotoğraflarınızı, #tarihimiras hashtagiyle Instagram’da paylaşın, Park Bosphorus Hotel’den muhteşem ödüller kazanın!

İstanbul’un kalbi Gümüşsuyu’nda, otelcilik hizmet kalitesinin en üst sınırını simgeleyen ‘deluxe hotel’ klasmanında misafirlerini ağırlayan Park Bosphorus Hotel, bol ödüllü bir Instagram yarışması düzenliyor. 24 Temmuz-4 Ağustos 2014 tarihleri arasında gerçekleştirilen yarışmaya 18 yaşını doldurmuş herkes katılabiliyor.

Tarihi Park Otel’in 82 yıllık geçmişine sadık kalınarak hayata geçirilen Park Bosphorus Hotel,  İstanbul’un en yeni lüks oteli olma özelliği taşıyor. Kasım 2013’te faaliyete geçen otel; 4 bin 500 metrekarelik terası, 6 farklı konseptte hazırlanan yiyecek-içecek bölümleri, 618 odası, düğün ve etkinlik alanları, 8 bin 500 metrekare spa & fitness & wellness merkezinin yanı sıra muhteşem Boğaz manzarasıyla da dikkat çekiyor. Tarihi Yarımada’dan Boğaziçi Köprüsü’ne kadar uzanan bu manzaranın tadını; ödüllü şefler tarafından yönetilen Gümüşsuyu Restaurant ve Park Patisserie gibi gurme noktalarında ve teras kafelerinde de çıkarabilirsiniz.

#tarihimiras etiketiyle @parkbosphorus Instagram sayfasında düzenlenen yarışmanın kazananları; Hürriyet Dijital Yayın Koordinatörü Bülent Mumay, Hürriyet Fotoğraf Editörü Sebati Karakurt, Türkiye’nin en çok takip edilen Instagram fenomeni Sezgin Yılmaz (@sezyilmaz) ve Park Bosphorus Hotel yöneticilerinden oluşan jürinin değerlendirmesiyle 7 Ağustos’ta açıklanacak.

Yarışmanın Ödülleri
Birinciye Boğaz manzaralı odada her şey dahil bir gece konaklama (yemek + spa + masaj)
İkinciye Boğaz manzaralı odada bir gece konaklama ve yemek
Üçüncüye Boğaz manzaralı odada bir gece konaklama

Ödüllerin 2 kişilik olması ve otelin doluluk oranı da göz önünde bulundurularak, açıklandığı tarihten itibaren 4 ay içinde kullanılabilir olması ise ödülleri çok daha cazip hale getiriyor.

Yarışma hakkında daha detaylı bilgi ve katılım koşulları için Park Bosphorus Facebook sayfasına göz atabilirsiniz.

 

Bir boomads advertorial içeriğidir.

3 Temmuz 2014 Perşembe

ZÜRİH

Gelelim Zürih tatilime.. Öncelikle şunu belirteyim Zürih'e çok büyük bir beklentiyle giderseniz yanılırsınız. Gerçi bu durum galiba herkesin ne beklediğine göre değişiyor. Ama sanırım kışın İsviçre'ye gidip Alpler'e gitmek daha eğlenceli olur.  

Zürih benim şu ana kadar Avrupa'da gördüğüm en sessiz sakin yerlerden birisi. Tabi Bratislava'yla kıyaslanamaz bile ama benim tahminim Zürih'in daha farklı olduğu yönündeydi. 

Strasbourg'tan yaklaşık olarak 2,5 saatlik tren yolcuğu sonrası kendimi Zürih'te buldum. Tren istasyonu Avrupa'nın pek çok şehrinde olduğu gibi direkt olarak merkezde. Tren istasyonundan çıktığınızda kendinizi Zürih'in en meşhur caddesi olan Bahnhof Strasse'nin başlangıç noktasında ( İstasyon Caddesi)nde  buluyorsunuz. İsviçre'de bilindiği üzere İsviçre Frangı kullanılmakta. Ben İsviçre'ye gitmeden önce Türkiye'den ne olur ne olmaz diye yanıma frank almıştım. Ama tren istasyonunda Euro'yu Frank'a çeviren otomatlarda bulunmakta. Bu konuda bir sıkıntınız olacağını sanmıyorum. Tren istasyonundan su alır almaz  ne kadar pahalı bir ülkeye geldiğimi anladım. İsviçre'ye Schengen vizenizle giriş yapabiliyorsunuz. (Eskiden ayrı bir vize almak gerekliymiş.)

Ben valizi  bir an önce otele bırakıp sonra şehri keşfetmek istediğimden hemen turist merkezine gidip otelime hangi tramvayla ulaşacağımı öğrendim. Tren istasyonununun hemen önünden kalkan tramvaya binip otele kadar gittim. Yolculuk yanılmıyorsam yaklaşık olarak 10-15 dakika kadar sürdü.

Zürih çok pahalı bir şehir olduğundan dolayı otellerde tabiki baya pahalıydı. Benim gittiğim haftasonu şansıma www.booking.com un bana bir teklifi vardı ve çoğu otele nazaran daha uygun bir fiyata Crowne Plaza Zürih otelinde kaldım. Otel daha doğrusu benim odam da upgrade edilmiş haldeydi ve odam gayet lükstü. Otelden de son derece memnun kaldığımı belirtmek isterim. Tabi Zürih'te daha uygun olarak belirtmiş olduğum hotel kampanyalı fiyat olmasına rağmen Avrupa'daki çoğu otele göre pahalıydı.

Zaten Zürih dünyanın en pahalı şehirleri arasında gösteriliyor. 

Odamda beni çikolatalar ve rahat bir uyku için güzel kokular bulunuyordu. Ben eşyalarımı odama yerleştirir yerleştirmez direkt tekrar tramvaya binip tekrar Bahnhof Strasse'ye gittim.  

Bahnhof Strasse'de yürürken İsviçre'de olduğumu hemen anladım. Caddenin sağında ve solunda her tarafta bankalar ve lüks saat mağazaları bulunuyordu. Kişibaşına düşen yıllık gelirin en yüksek olduğu ülkelerden birisi olduğu düşünüldüğünde, ne kadar refah bir ülke olduğu  insanların lüks yaşamından direkt olarak göze çarpıyordu. Bu cadde dünyada en pahalı mağazaların bulunduğu ve kiralarının en yüksek olduğu caddelerden birisiymiş

Ayrıca Bulgari, Louis Vuitton gibi dünya markalarının mağazalarını da bulabilirsiniz.Internete ihtiyacınız varsa da istikametiniz doğruca Apple Store olsun :) Caddenin ortasından da tramvay geçiyor.





Bahnhof Strasse'de yürürken sol tarafta bir anda şirin bir sokak farkettim. Augustinergasse bana nedense sempatik geldi. Orada bulunan Cantinetta Antinori meşhur bir lokanta olup, Floransa, Moskova ve Viyana'da da şubesi bulunuyor. Buranın zengin bir şarap menüsü bulunduğunu da belirtmek isterim. 


Avrupa'da bu kadar lüks arabaları bir arada gördüğümü hatırlamıyorum. Her yerde son model arabalar, tertemiz caddeler bulunuyordu.

Bahnhof strasse'de size tavsiyem Paradeplatz'da yer alan makaron yemek için "Sprüngli" ye uğramanız. Hatta Türkiye'ye gelmeden 1 gün önce uğrayıp  yanılmıyorsam 48 saat için de bayatlamadığı ve tüketilebildiği için hediye olarak "Luxemburgerli" paketletebilirsiniz. 


Yeri gelmişken hediye olarak bütçenize göre şık bir saat ve çakı da alabilirsiniz.

Bu arada ben  "Migros"u nedense Türk markası sanıyordum ama meğersem İsviçre markasıymış, bunu da Zürihteyken bu vesileyle öğrenmiş oldum. Zürih'te de Migros'lara denk gelmeniz mümkün.

Zürih'e kadar gitmişken peynir fondü yemeden dönmeyin derim. Pek çok yer de değişik şekillerde peynir fondü bulabilirsiniz.

Zürih merkezi yürüyerek gezebilirsiniz herhangi bir ulaşım aracı kullanmanıza gerek yok. Bahnhof Strasse'yi gezdikten sonra acıkırsanız ( Tren istasyonundan Zürih Gölü'ne doğru yürüdüğünüzü varsayıyorum.) size Bahnhof Strasse'nin bitimine yakın sol tarafta "Zeughauskeller"i önerebilirim. Burası tipik İsviçre mutfağını tadabileceğiniz eski bir restaurant. Buranın sosisleri de meşhur. Sosis demişken bunun karın doyurmayacağını sakın düşünmeyin sosiler oldukça büyük olup yanında kremalı patates salatası veya röstiyle midenize indirebilirsiniz. Sosisinizi seçerken dana olarak belirtirseniz herhangi bir kötü süprizle de karşılaşmazsınız. Rösti ise tavada kalıp halinde pişen patatesin peynirle karıştırılarak elde edilmesinden oluşuyor. 




Zeughauskeller'in bulunduğu bina 1487 senesinde inşa edilmiş ve 1926 senesinden beri restaurant olarak faaliyet gösteriyormuş. Restarurant hakkında daha fazla ayrıntıya http://www.zeughauskeller.ch web sayfasından da ulaşabilirsiniz.


 

Yalnız Zürih pahalı bir şehir olduğundan fiyatlarında pahalı olduğunu unutmayın. Ben sokaktan aldığım bir sandviçe yaklaşık olarak 30 TL verdiğimi hatırlarım :)

Zürih'in güzel tarafı çok huzurlu bir yer olması. İnsanlar birbirine saygılı, her yer tertemiz, huzurlu bir yer. Zürih Gölünde tekne turu yapmanızı da tavsiye ederim. Ayrıca göl kenarında keyifli bir yürüyüş yapabilir, yine gölün kenarında yer alan Opera'da bir opera izleyebilirsiniz.

Tekneler ise Zürih Gölü'nün kenarında yer alan Ganymed heykelinin yanından kalkıyor.


Zürih'i ikiye ayıran Limmat Nehri'nin üzerinde yer alan köprülerde fotoğraf çekmek için birebir. Burada birbirinden güzel kareler yakalayabilirsiniz. Limmat Nehri üzerindeki tekne turu da farklı bir alternatif olabilir.



Limmat Nehri'nin diğer tarafına geçtiğinizde arka sokaklara daldığınızda sizi sadece yaya yoluna açık olan  dar sokaklar karşılayacaktır. Rosengasse üzerinde ufak ufak pekçok mağaza bulabilirsiniz. Rosengasse üzerinde yer alan Hotel Adler'da balkonunda yer alan inek figürüyle dikkatleri üzerine toplamaktadır. 

Şansıma Zürih'te bulunduğum gün kantonlar arasında düzenlenen panayır tarzı bir etkinlik vardı.  Herkes masallardan fırlamış gibi elbiseler giyinmişti. Bando eşliğinde Hotel zum Storchen'in önünde herkes toplanmış dans ediyordu ve içkilerini yudumluyordu.

 
 
Şehrin meşhur kilisesinin karşı tarafında (yani nehrin diğer tarafı) dar sokaklardan yürüyerek ufak bir tepeye tırmanmanız mümkün. Buradan şehri kuşbakışı görebilirsiniz. Şansıma orda da bir panayır vardı çadırlar kurulmuştu. Bende herkesin yediği kremalı tatlıdan tercih ettim. Ama çok matah bir şey olduğunu söyleyemeyeceğim. Bir de herkes peynir satın alıyordu.

Nehir kenarında benim dikkatimi çeken bina üzerinde Schweizer Heimatwerk yazan bina oldu. Sizinde Zürih'e yolunuz düşerse bu bina eminim dikkatinizi çekecektir. Bu mağazadan hediyelik eşya satın alabilirsiniz.


Zürih'te daha fazla vaktiniz olursa çevre yerlere yani dağlara da gitmenizi tavsiye ederim. Zürih Hauptbahnhof'tan  Zürih Havalimanı'na (Kloten'da) yaklaşık olarak 15 dakikada ulaşabilirsiniz.

Ben Zürih gezimden memnun kaldım. Zürih çok temiz, aşırı pahalı, lüksün kendisini hissettirdiği bir şehir. Ben daha farklı beklediğim için açıkçası biraz hayalkırıklığına uğradım ama benim beklentim daha farklı yöndeydi. Yoksa kesinlikle çok güzel tekrar gidilmeyi hak eden bir şehir.




26 Haziran 2014 Perşembe

Bir Kameradan Daha Fazlası…

Yılın en güzel zamanlarına girdik, her yer bir moda çekimini andıran tatil fotoğraflarıyla dolmaya başladı bile. Bu dönemde özellikle ünlüleri takip etmek oldukça keyifli oluyor. Gazete ve dergilerdeki donuk fotoğraflar yerine sosyal medya hesaplarında daha cesur davranabiliyorlar. Bu yıl hem şarkılarıyla hem de sansasyonel hareketleriyle dikkat çeken Miley Cyrus, Instagram hesabındaki fotoğraflarla da hayranlarını etkilemeyi biliyor.

http://instagram.com/mileycyrus

Fotoğraflar için hangi uygulamayı kullandığını merak ediyorsanız eğer size güzel bir haberimiz var. Kullandığı LINE Camera uygulaması ücretsiz ve siz de kullanabilirsiniz. Ayrıca tüm fotoğraflarınızı doğrudan Twitter, Facebook ve Instagram gibi hesaplarınızda paylaşabiliyorsunuz.

iOS cihazınıza indirmek için: http://bit.ly/CameraiTunes

Android cihazınıza indirmek için: http://bit.ly/CameraGooglePlay

Uygulamayı ilk açtığınızda size SHOP, pick, CAMERA, GALLERY, BEAUTY ve COLLAGE+ seçenekleri sunuluyor. Aşağıda bunların ne işe yaradıklarını okuyabilirsiniz

Sıradan selfie’ler geçmişte kalsın

“Fotoğraflarım istediğim gibi çıkmıyor” diyorsanız Camera ve Gallery özelliklerini kullanabilirsiniz. Daha önceden çektiğiniz bir selfie üzerinde değişiklik yapmak için Gallery seçeneğini; yeni bir selfie çekmek için Camera seçeneğini kullanabilirsiniz. Birbirinden farklı onlarca filtre içinden fotoğrafınıza en uygunu ile harika bir görünüm yaratabilirsiniz. Bunun yanı sıra, çerçeve ekleme, SHOP seçeneğine gitme, yazı ekleme ve fotoğraf üzerinde parlaklık / saydamlık gibi ayarları da yapabilirsiniz. Fotoğraf makinası ikonunu sağa kaydırıp fotoğraf çektiğinizde, fotoğrafınızı çekmeden önce tasarım ikonundan filtre ya da çerçeve eklemenize olanak sağlıyor.

Tüm dünyada sticker mesajlaşmalarıyla ünlü olan LINE’ın sticker’ları fotoğraflarınızı süslemede de kullanılabiliyor. Bunun için “Shop” bölümünü kullanabilirsiniz. LINE Camera’nın ücretsiz sunduğu sticker’lar, fotoğraflarınıza ekleyebileceğiniz gözlük, şapka gibi eğlenceli aksesuarlar, konuşma balonu ve kalp, yıldız gibi tasarım pulları kullanabiliyorsunuz. Bunun yanı sıra fotoğrafınıza eklemek isteyebileceğiniz farklı tasarımlar ve özel tasarlanan setlerden satın alabiliyorsunuz.

Sticker ve dekorasyonların yanı sıra birçok efekt ve filtreyle fotoğraflarınızın havasını değiştirebilirsiniz. Sivilceler hep en lüzumsuz zamanda çıkar. İlk buluşmada, mezuniyet balosunda, doğum günlerinde… Hiçbir özel günü atlamaz yani. Bu nedenle en çok işinize yarayacak araçlardan birisi de yüzünüzdeki sivilce gibi lekeleri silmenize yarayan “Blemishes” ve gözaltı bölgesindeki koyu rengi azaltan “Dark Circle”. “Beauty” menüsü altındaki özelliklerle kuaförün sade olsun dediğiniz halde yaptığı abartılı makyajdan kurtulabilirsiniz. Dahası mı? Burnunuzu küçültebilir, yüzünüzü inceltebilir ya da uzatabilir, gözlerinizi büyütebilirsiniz. Hatta biraz eğlence için fotoğrafınızın üzerinde yaptığınız değişikliklerle komik fotoğraflar yaratıp arkadaşlarınızla gülebilirsiniz.

Güzel anlarınızın fotoğraflarını bir arada tutmak için kolajlar oluşturabilirsiniz. Bazı güzel anları tek bir kareye sığdırmak zordur o yüzden LINE Camera’nın Collage seçeneği ile fotoğraf düzenini ister kendiniz belirliyorsunuz isterseniz de LINE Camera’nın 2-9 arası fotoğraf yükleyebileceğiniz onlarca hazır kolaj temasından birini seçebiliyorsunuz. İstediğiniz fotoğrafları ekleyip dilerseniz de arka plan rengini değiştirebiliyorsunuz. Bunun yanı sıra LINE Camera’nın sunduğu tasarım araçları da kullanılabiliyor.

Bir boomads advertorial içeriğidir.

13 Mayıs 2014 Salı

LONDRA


Şubat 2013'te Çok Gezenler Kulübü ile Londra'ya gittiğimi daha önceki yazılarımda aktarmıştım. Aşağıda da Pegasus Magazine'de basılan yazılarımı bulabilirsiniz. 

Şubat 2013 Sayısı:



Mart 2013 Sayısı:


22 Nisan 2014 Salı

MİDİLLİ ADASI

Daha önceki yazımda da belirttiğim üzere Özge benim bu blogu açmama vesile olan, kendisi de benim gibi seyahatkolik ve her zaman seyahat hakkında konuşmaktan zevk aldığım bir meslektaşım. Onlarda karı-koca olarak bizim gibi gezmeyi çok seviyorlar. Kendisi adeta Yunan adaları aşığı ve her fırsatta soluğu Yunan adalarında alıyor. Kendisi bana pek çok teklif etmiş olmasına rağmen bir türlü onunla birlikte Yunan adalarına gitme fırsatım olmadı umarım en kısa zamanda onunla birlikte bir Yunan adaları seyahati yapabiliriz.

Kendisi bana her seferinde Midilli'nin güzelliğinden bahsediyordu. Bende  madem Midilli bu kadar güzel, misafir yazar olarak blogumda yaz dedim. Kendisi de sağolsun ricamı kırmadı. Şimdi sizleri arkadaşım Özge Evci Eralp'in yazısıyla başbaşa bırakıyorum :) Yalnız kendisinin paylaştığı resimleri görünce acıkmamak elde değil :)



Sevgili Blog yazarımız, bizim söyleyişimizle Gökky’miz yeni doğan ikizleriyle ilgilenedursun, benden de bir misafir gezi yazısı istedi. Sonra da ekledi “Midilli’yi yaz, nasıl olsa ezbere biliyorsun” Benim nice gezilerime rehberlik yapan arkadaşımı kıramazdım tabi :)


Meis’ten Sakıza, Rodostan Kalimnosa, Kostan, Samos’a Pserimos’a kadar sayısını bilmediğim bir çok Yunan adası gezdim. Ama benim için Midilli bir numara. Annanemin annesi mübadele ile 9 yaşında Midilli’nin Yela (Pelopi) köyünden Ayvalık’a göç etmiş. Yani bir anlamda memleketim de sayılır oralar.


Önce teknik bilgilerle başlayalım. Midilli diye bilinen adanın asıl adı Lesvos. Yunanistan’ın 3. En büyük adasıdır kendisi. Lesvos isminin nereden geldiğinin de ilginç bir hikayesi var, ama orasını google amcaya bırakacağım şimdilik:)


Midilli’ye şu ana kadar hep Yunancayı ana dili gibi konuşan, Girit Göçmeni dedeciğimle gittim, ama ada halkının genel olarak çat pat ingilizce bildiğini ve zorluk çekmeyeceğinizi söyleyebilirim. Midilli’ye Ayvalık Jale tur ya da Turyol’dan alacağınız bilet ile, Gemi yolculuğu yaparak 1,5 saatte ulaşabilirsiniz. 


Yine gitmeden Ayvalıktaki acentalar aracılığı ile ya da internetten kiralık araba ayarlayabilirsiniz. Hatırladığım kadarıyla günlüğü 20 Euro civarı minik bir araba kiralanabilir. Adanın dar sokakları nedeniyle, genelde kullanılan ve kiralanan arabalar küçük. Gümrüğe yanaştığınızda arabanız da hazır sizi bekliyor oluyor. Kendi arabanızı da gemiye yükleyerek karşıya geçirebilirsiniz, ama kesinlikle kiralamak daha ucuza maloluyor.


Midilli büyük bir ada olduğu için, size en beğendiğim için seçtiğim 4 yeri anlatacağım, yoksa gerçekten bir kaç günde gezilemeyecek çok büyük bir ada. İlk gittiğimizde 8 gün kalmış, adayı ancak baştan başa bitirebilmiştik.


1.          Petra:
 Adanın en sevdiğim bölgesi. Yazın tatil amaçlı giderseniz, ucuza temiz ve güzel otel ve pansiyonlar bulabilirsiniz. Taşsız kum sahilinde denize girebilir, akşamları da müzikli tavernalarda eğlenebilirsiniz. Otel olarak Theofilos Paradise Oteli önerebilirim, yalnız rezervasyon yaparken otelin yeni inşa edilen kısmından oda isteyin. Otel çevresi köyü andırıyor, sessiz ve doğayla başbaşa, en genci 150 yıllık taş evlerle bezenmiş sokaktan 5 dakika yürüyerek sahile varabiliyorsunuz. Petra’nın gün batımını sakın kaçırmayın. Köyün merkezinde ‘Panagias tis Glikofilousas’ kayasını göreceksiniz, üzerinde de küçük bir kilise. Bu kilisenin inşaası sırasında çalışmalara yardım eden küçük bir çocuğun 40 metrelik kayadan aşağı elinde çay bardaklarının olduğu tepsiyle düşğü, ama çayların dahi dökülmediği gibi bir çok efsane köylüler tarafından anlatılıyor.
                             


Burada sahilin bir arka sokağındaki Katerina tarafından işletilen Zorba Taverna’da yemek yiyebilirsiniz, denk gelirseniz bu sokak arasındaki müzikli eğlenceler de süper oluyor.

                   

2.          Molivos:

Midilli adasının en turistik yeri Molivos. Burada ahşap kullanımının zorunlu olduğu, plastik masa ve sandalyelerin kullanmının yasak olduğunu duymuştum, gerçekten de plastik bir şey görmedim.  Molivos’ta hem birbirinden güzel evler, hem de muhteşem bir manzara göreceksiniz. Tavsiyem, arabanızı kaleye bırakın ve şehri yukarıdan aşağı doğru turlayın. 

         

3.          Skala Skamnia:

Skala Skamnia, aslında küçücük bir yer. Skamnia iskelesi anlamına gelen bu küçük limanı ben hep çok sevdim. Burada, kurutulan ahtapotları görebilir ve tadabilirsiniz. Bence şehrin en güzel deniz ürünlerini burada yapıyorlar. Adanın neresinde olursanız olun menünüzden barbun balığını eksik etmeyin. Barbunu bu kadar güzel başka hiç bir adada ve hatta Türkiye’de ne yazık ki yapamıyorlar. Şarapta pişirilmiş yumuşacık ahtapot, yanında da mis gibi zeytinyağlı ege otlarından tadabilirsiniz. Ekmeğinizi de kızarmış isteyin, adanın ekmekleri de çok güzel oluyor, greek salad’ın mis zeytinyağına bana bana yersiniz. Kalamar konusuna gelince, Yunanistan’da kalamarları bizim gibi terbiyelerek yumuşatıp kızartmıyorlar. Olduğu gibi bütün halde ızgaraya koyuyorlar. Bu nedenle biraz sert ve çiğ gelebilir, tadına bakmak isterseniz dilimlenmiş ve kızartılmış olarak isteyebilirsiniz. Yanında da sarımsaklı sos değil limon gelir. Ha bir de içi peynirli dışı panelenip kızartılmış kabak çiçeği dolması diyorum.

 
                         
Skala Skamnia’daki küçük kaya üstü kilisesinde fotoğraf çekilmeyi de unutmayın.



4.          Merkez:
Midilli merkez, adanın canlı yaşam merkezi. Buradaki oteller ne yazık ki çok temiz ve konforlu olmayabiliyor. Bu nedenle, araba kiraladıysanız havaalanı yolundaki Elyson Hotel neapolis’i öneririm. Arabayla 10 dakikada merkeze ulaşırsınız. Yok eğer arabamız yok, merkezde kalacağız diyorsanız gümrüğün hemen karşısındaki Blue Sea oteli öneririm. 
Adada öncelikle tavsiye edeceğim şey, pastanelere mutlaka uğrayın ve böreklerin hamur işlerinin tadına bakın. Özellikle “poğaça” olarak telaffuz ettikleri elmalı çörekleri muhteşem. Yaz-kış yağlı ve doğal koyun sütü kullandıkları için de sütlü tatlıları da çok güzel. 
Merkezde yeni bir pastaneden yediğim çikolatalı kupun tadını bir türlü unutamıyorum, her gidişimde ilk oraya yöneliyorum.




Yemek U şeklindeki merkezin bir ucundaki Fanari bölgesini tavsiye ederim. Bulabilirseniz Ouranos da güzel bir alternatif. Sizi bu konuda sınırlandırmak istemiyorum, sokaklara dalın ve bulduğunuz gözünüze güzel gelen yerlerde yemeğinizi yiyin,adanın yemekleri genel olarak her yerde süper.
Adanın ermou denilen alışveriş caddesindeki Agios  Terapon kilisesini, daha ilerdeki Türk Camii’ni ve hamamını da gezmeyi unutmayın.
    

Midilli Merkezde akşamları da bir çok müzikli modern bar alternatifini değerlendirebilirsiniz. Adanın en eski kahvehanesi olan ve merkezdeki Panellhinion’a da uğramadan geçmeyin.


Dikkat edilmesi gerekenler:
1.  Yemek servisinde çok yavaşlar. Yani Türkiye’deki gibi önünüze anında 10 çeşit yemeğin 10 dakikada serilmesini beklemeyin. Genelde servis çok yavaş, bunu kabullenerek gidin ve sinir harbi yaşamayın.
2.  Muhabbet ettiğiniz için size hediye vermek isteyen birileri mutlaka olacaktır, altta kalmak istemiyorsanız yanınızda Türkiye’den getirilmiş küçük hediyeler bulundurun.
3.  Uzo meraklılarına, Midili’nin uzonun başkenti olduğunu söylemek isterim. Bunun nedeni de Adanın damarı Kaz Dağlarından gelen sularının çok güzel olması. Adanın bir çok yerinde uzo fabrikalarını görüp uğrayabilirsiniz. Alacağınız en basit bir harita bile bu noktaları gösterir. Benim uzoyla aram çok iyi olmasa da, dedem en iyi ve kaliteli uzonun Aphrodite olduğunu söyler, onu Barbagianni izliyormuş. Uzo’nun suyla beyazlayan ve beyazlamayan çeşitleri de var. Alırken hangisini istediğinizi mutlaka belirtin.
4.  Adadan alabilecekleriniz; uzo, sardalya konservesi, kirece yatırarak yaptıkları bir tür reçel ve özellikle antep fıstığı reçeli, Mantamados’a uğrarsanız saganaki peyniri (paneleyip kızartın), süt ürünleri ve seramik ürünler, sakız tatlısı, sakız likörü, damla sakızı.
5.  Tüm dükkanlar siesta nedeniyle 13:00-18:00 arası civarı kapalı olur. Alışverişlerinizi bu saatlere bırakmayın.
İyi geziler :)