KARS
Gönül isterdi ki buraya
Doğu Ekspresi yazısı yazayım ama kısmet işte :D
Son 2 senedir revaçta olan Kars’ı görmeyi çok istiyordum ama bir türlü denk getirememiştim.
Her nasip vaktine esirdir misali benim
kısmetim de Şubat’ın son haftasında Kars’ı görmek varmış.
Bende Kars’ı görme isteği uyandıran en önemli etken Katerina Sarayı Otel’di. Instagram’da 1 kaç sene önce Katerina
Sarayı’nın bahçesinde oturan sevdiğim bir bloggerı arkadaş grubuyla görmüştüm. O sırada usul usul yağan karlar altındaki ve dolayısıyla masalsı kıvama
bürünen Katerina Sarayı’na gitme hevesim işte o an doğmuştu.
Diğer yazılarımda da bahsettiğim üzere benim bu blogu kurmama vesile olan ve 7/24 her türlü seyahate hazır olan :D Özge'ye Kars fikrinden bahsettim ve böylece Özgür, Beren ve Özge'yle
Kars’a gitmeye karar verdik. Özge bu gezide tüm ipleri benim elime verdi.
Gezi ekibime buradan da şimdiden teşekkür edeyim, planıma hiç
karışmadılar ve sürekli sen nasıl mutlu
oluyorsan öyle olsun modundalardı.
Gezinin tarihine karar
verdikten sonra baya bir süre Doğu Ekspresine baktım. Ama Cuma gece gidiş şeklinde boş yataklı kompartmana ne yazık ki denk
gelemedim. Hepimizin de bildiği üzere tur şirketleri daha önceden yer
alıyormuş. TCDD’de seferler en geç 1 ay sonrası için açılıyor, yani bu durumda
1 ay dan daha uzun süre zarfındaki seferler maalesef görüntülenemiyor. Ama yeni
açılan güne baktığınızda da yataklı vagonların hep dolu olduğunu, oturmalı
kısımda da tek tük oturma alanlarının kaldığını göreceksiniz. Bu durumda illa Doğu Ekspresi olacaksa oturmalı olarak 26 saat gitmek durumunda kalacaktık. Bunun üzerine
daha fazla kasmayalım dedik Şubat ayında 2 tane haftasonuna karar kıldık.
Bunun üzerine hemen
Katerina Sarayı Otel’i aradım ve resepsiyondakiler bana otelin Mart sonuna kadar tüm haftasonları dolu
olduğunu söyleyince büyük bir hayalkırıklığına uğradım. Yukarıda da bahsettiğim
üzere bu otelde konaklamadıktan sonra Kars’ı görmek benim için pek anlam ifade etmeyecekti.
Niyeyse bu otel en başından beri bana masalsı ve farklı bir havası olan bir yer olarak gözüktü. Eee madem otelde yer yoktu harekete geçmeliyim diye düşündüm ve otelin sahibi Baha Bey'le irtibata geçtim. Otelde kalma isteğimi anlattıktan sonra sağolsun bize oda ayarladı. Bu vesileyle kendisine tekrar teşekkür ederim.
Niyeyse bu otel en başından beri bana masalsı ve farklı bir havası olan bir yer olarak gözüktü. Eee madem otelde yer yoktu harekete geçmeliyim diye düşündüm ve otelin sahibi Baha Bey'le irtibata geçtim. Otelde kalma isteğimi anlattıktan sonra sağolsun bize oda ayarladı. Bu vesileyle kendisine tekrar teşekkür ederim.
Otel işini de ayarladıktan
sonra uçak biletlerini de aldık. Uzak bir tarih bile olsa önümde bir
tatil planının olması, bir uçak biletinin olması beni her zaman mutlu etmiştir. Bu hatta benim hayatta
motive olmama sebep olan etkenlerden birisidir.
Otel ve uçak bileti işi
hallolduktan sonra sıra geldi Kars planına. Kars’ta görmek istediğim yerlerin
hepsini 2 günde gerçekten de yetiştirdik. Araları uzak mesafe olduğu için bu
durumda ya havalimanından araba kiralayacaktık ya da en mantıklısı bir taksiyle
anlaşmaktı. Ben 2. Tercihi seçtim ve bizi tüm gün gezdirecek taksi ile
anlaştım.
İlk gün için planımız Kars
Havalimanı- Ani Harabeleri-Çıldır Gölü
şeklinde bir program, 2. Gün de Sarıkamış’ı görmek istiyordum.
Bu vesileyle Kars’a gitmek isteyenlere
taksi hizmetinden memnun kaldığım Kubilay’ın instagram hesabını da vereyim.
Artık gidenler benden selamımı iletsinler.. ( @karstaksi1 ) Kubilay veya babası sizi
istediğiniz yerden alacak şayet kendileri müsait değilse eminim arkadaşlarına
yönlendireceklerdir.
Ulaşım işini de
hallettikten sonra sıra kaz etini merak ettiğim ve ismini sıklıkla duyduğum
Kars Kaz Evinden rezervasyon yapmaktı. 1
ay öncesinden akşam yemeği için rezervasyon yaptırmak istediğimde bana dolu olduğunu söyleyince bir an ne oluyoruz dedim içimden. Yurtdışında en ünlü restaurantlarda bile bir şekilde ayarlıyordum. Daha sonra bana tarih konusunda yanlışlık yaptıklarını söylediler ve böylece rezervasyon işlemi de tamamlandı.
Artık benim için geri sayım
başlamıştı. Hatta bazı arkadaşlarımda
Doğu Ekspresi ile gitmedikten sonra Kars’ın bir anlamının olmadığı,
boşuna heyecan yaptığımı, Kars'a beklentiyle gitmemem gerektiğini söylüyorlardı. Ama
benim için öyle olmadı. Kars bende aynı
yurtdışı seyahatlerinden aldığım hazzı bıraktı.
Şimdi gelelim Kars gezimize :)
1. GÜN:
Kars uçağına bindiğimde artık oldukça mutluydum. Gitmeden önce hep Kars’ta acaba donacakmıyız diye düşünüyordum. Ama uçakta da kalın giyinemeyeceğime göre yanıma 2-3 parça aldım üşüdükçe giyerim diye. Kars bizi güneşli, pırıl pırıl ama soğuk bir havayla karşıladı. Ama kaldığımız 2 gün boyunca asla dondum diyemem. Hava bence Kars'a göre oldukça iyiydi.
HELLO HARAKANİ :)Kars'a geldiğimiz belli olsun :D
ANİ HARABELERİ:
Kars Harakani Havalimanından yaklaşık 1 saat yolculuktan sonra Ani Harabelerine geldik. Bana hediye gelen Müze Kartı’mı da ilk kez burada kullanma fırsatına eriştim. Ani Harabeleri Alanına girdikten sonra adeta büyülendim . Ermenistan hemen karşımızda duruyordu. Aslında Ani Harabeleri için tüm tarihi hakkında bilgi sahibi olmak ve tüm alanı gezmek için bir tam gün bile harcanabilir. Bizimki biraz turist işi olduğu ve fazla vaktimiz olmadığı için Ani Harabelerinde yaklaşık 2-3 saat geçirdik ve güzel manzaralı yerlerde fotoğraflarımızı çektik.
ÇILDIR
GÖLÜ:
Ani Harabeleri girişinde çay molası verdikten sonra bu sefer
istikamet Çıldır Gölüydü. Çıldır Gölünde herkes Atalay’ın Yeri’ni tavsiye
ediyor. Ama Atalay’ın yeri de gölün uzak tarafında yer aldığı için biz Yunus
‘un Yeri Balık Lokantasına gittik. Çıldır Gölünde meşhur olan yemek o gölden
çıkan Sarı Balık. Balıkların tadı idare
ederdi. Sanki bol yağda çok kızartmışlar gibi geldi, öyle olunca da balığın
tadı çok iyi anlaşılmıyor bence. Yemeğimizi yedikten sonra hemen lokantanın
önünde yer alan atçılarla konuştum. Kısa olan tur 10 TL, daha uzun olanı
ise kişibaşı 15 TL . Biz uzun turu seçtik. Atla gölün ortasına doğru gittik ve
donmuş gölün üzerinde oynayarak –zıplayarak baya vakit geçirdik. Gölün
ortasında atçıların arkadaşı vardı ve donmuş gölden parçaları kırmaya başladı ve
bu baya uzun sürdü.Gölden balık tuttu. Gölün ortasında baya vakit geçirdikten sonra atlı kızakla tekrar geri döndük. Ben göl
aktivitesinden de oldukça keyif aldım.
Çıldır'da Çıldırmacalar :D
Yurtdışında çok daha dandik aktivitelerden bunun misli paralar aldıkları için 15 TL bu aktivite için bana oldukça uygun geldi.
Kütük Ev'den Manzara:
Her
tarafın karla kaplı olduğu yollarda ilerlerken artık gün de bizle
vedalaşıyordu.
KATERİNA SARAYI OTELİ:
Otele
vardığımızda artık hava kararmıştı. Kars gezisinde neredeyse en merak ettiğim otele gelince
acayip mutlu oldum. Otel Kars Kalesi’nin eteğinde yer almakla birlikte, hemen
ön tarafından da Kars Çayı akıyor. Bu
otel Rus Çarı Nikola tarafından Çariçe Katerina için yapılan bir Saray.
Otelde
26 standart oda, 7 özel taş oda ve 1 suite oda yer alıyor. Benim odam 1. Katta
restaurantın hemen yan tarafında yer alan Selçuk Şirin odasıydı. Odada
bekleyen çikolatalar da ayrı bir sürpriz oldu.
Valizimi odaya fırlatıp hemen bahçeye çıktım. Yemek saatine yaklaşıldığı için o
sırada herkes odasına çıkmıştı. Karların henüz erimediği bahçede, Kars Çayı’nın
sesiyle birlikte tam da o an masalın ortasındaydım. Otelde çalışan arkadaşlar o
kadar ilgiliydi ki, kaldığımız 2 gün boyunca sürekli bir ihtiyacımız
olup-olmadığını soruyorlar ve akşam tüm misafirleri eğlendirmeye
çalışıyorlardı. Ben bahçede gezerken bile güleryüzlü çalışan arkadaşlar hemen ilgilenmeye başladılar. Ama beni en çok güldüren husus arkadaşların siz Gökçe Bahadır'mısınız diye sormaları oldu :)
Butik
otelin yaklaşık 50 kişilik bir restaurantı var. Akşam 8’de yemeğe başladıktan
kısa bir süre sonra canlı müzik başladı.
2 gün boyunca cidden Kafkas-Azeri şarkılarına doyduk.. Canlı müzikte artık tüm
misafirler eğlenmeye başlamış ve herkes ayakta dans ediyordu.
Yemek
önce Kars’a özgü olan Hengel yedik. İçi kıymasız büyük mantı gibi düşünün,
üstünde yoğurt ve kavrulmuş soğan var. Hengel oldukça lezzetliydi. Hengel’den sonra
sıra Piti’ye gelmişti. Hengel’i de Piti’yi de ilk kez yedim ve tadlarını çok
beğendim.
Piti:
Piti'nin Son Görünümü:
Hengel:
Yemekler bittikten sonra otel müşterilerini 15 dakika kadar aşağı kata inmelerini rica ettiler. Tam o sırada içeride biten canlı müzik bahçeye taşınmıştı. Yanan varillerin yanında ateş başında geç saatlere kadar süren canlı müzik keyfi inanılmaz güzeldi.
15
dakika kadar aşağıda vakit geçirdikten sonra tekrar restaurant kısmına çıktık.
Masalar kaldırılmış ve restaurant kısmı Kafkas gösterisi için hazırlanmıştı. Kars
Kafkas-Legends ekibi gerçekten de şahaneydi. Hepimize resmen görsel şölen
yaşattılar. Bu ekibi de tebrik ediyor ve ayakta alkışlıyorum. Showun sonunda
bıçak gösterisi için beni sahneye kaldırmaları da bana ayrı bir aksiyon oldu.
Kafkas gösterisi bittikten sonra sıkı sıkıya giyinip geç saatlere kadar ateş başında şarkı söylemek gerçekten de çok keyifliydi. Ama bizim ekibin Kars şarkısı kesinlikle “Sensiz Yaşayabilmirem –Yandırdın Kalbimi-“ oldu. Kars’ta en çok duyduğum şarkı bu oldu.
Canlı
müzik bitene kadar bahçede vakit geçirdikten sonra, içeride sohbete devam ettik
ve daha sonra odaya geçtik. Odadan gecenin sessizliğinde bile Kars Çayı'nın sesini duymak insana ayrı bir keyif veriyordu.
Sağolsunlar benim için bu şarkıyı da çaldılar:)
Kars’a gitmeden önce acaba otelde odalar soğuk mu olur diye düşünmüştüm. Soğuk olmasını geçtim odalar o kadar sıcaktı ki, bir ara odanın sıcaklığından uyuyamadım.
2.GÜN:
Otelin oldukça leziz açık büfe kahvaltısında
kahvaltımızı yaptık. Kars’a gelmişken
tabiî ki Kars eski kaşarı yemeden olmaz. Onun dışında kahvaltıda kete- Kars balı- helvaya bayıldım.
Güzel Otelimiz hemen Kars Kalesinin eteğinde:)
Kahvaltı sonrası şehir merkezine doğru yürüyelim dedik. Otelden yaklaşık 10 dakika yürüyünce tam şehir merkezinde oluyorsunuz.
Şehir merkezine doğru yürürken eski
hamamların , köprülerin ve Camilerin arasından geçiyorsunuz.
Bugün
Sarıkamış’a doğru yol alacağımızdan şehir merkezinde çok vaktimiz yoktu.
KÜMBET CAMİ:
Havariler Kilisesi şehirdeki
Ermeni kiliselerinden birisi olup Bagratlı Krallığı döneminde Kral Abbas
tarafından MS 932-937 yılları arasında yaptırılmıştır.Kilise
merkezi planlı olup dört yonca yaprağını andıran, dört nişle genişleyen dik
açılı bir mekâna sahiptir. Daha sonra 1064 yılında Müslüman egemenliğine geçen
yöredeki bu kilise camiye dönüştürülerek Kümbet Camisi adını almıştır. Bölge Rus
hakimiyetine girince camii Rus Ortodoks Kilisesine çevrilmiş, 1918 yılında Türk
hakimiyetine girince yeniden camiye çevrilmiştir. 1964 yılında ise müzeye
dönüştürülerek, Kars´ta yapılan kazılardan elde edilen tarihi eserler burada
sergilenmeye başlanmıştır. Kars Müzesi adıyla da bilinen bu eski ibadethane, bu
işlevini 1981 yılına kadar sürdürmüştür. 1993 yılından beri Cami olarak
kullanılmaktadır.
SARIKAMIŞ:
Şehirde
biraz daha gezindikten sonra merkezden daha önce anlaştığımız taksiye bindik ve
Sarıkamış’a doğru yol almaya başladık.
SARIKAMIŞ ŞEHİTLİĞİ:
Ben
Sarıkamış şehitliğini ziyaret etmek istediğimi özellikle bildirdim ve yaklaşık
45 dakika sonra Şehitlikteydik. İnsanın
Sarıkamış’tayken duygulanmaması için cidden ruhsuz birisi olması lazım.
Küçüklükten beri hepimiz Sarıkamış ‘ı, onarak şehitlik mertebesine ulaşan şehitlerimizi duymuşuzdur. Kars’a tam
gitmeden önce de İsmail Bilgin’in “Sarıkamış-Beyaz Hüzün” isimli kitabını
okumuştum. Bu kitabı okumanızı da
tavsiye ederim. Bu vesileyle tüm şehitlerimizin ruhu şad olsun, sizleri unutmadık ve unutmayacağız!!!! Kitabı okuyanlar bu mesajı çok net bir şekilde anlayacaklardır.
Orada
çocuk denecek yaşta şehit olanların isimlerini soğuk duvarlarda
kütükleriyle birlikte görünce insan kendinden resmen utanıyor.
KATERİNA AV KÖŞKÜ:
Kayak Merkezine gitmeden önce Katerina Av Köşkü’nü görmek
istediğimi de bildirmiştim. Sarıkamış’ta kayak merkezinin zıttı istikametinde
yer alan Av Köşkü Rus işgali döneminde Çar 2. Nikolay tarafından yaptırılan, 19.
yüzyıl baltık mimarisi izleri taşıyan tarihi bir av köşkü.
Bu köşk, Sarıkamış ormanları içinde, yaklaşık 6 bin 500 metrekarelik arazi üzerinde kurulu olup 28 odalıymış.
Köşk cidden fevkalade ama şu anda harabe olmuş durumda ve her
geçen gün çürümeye maalesef mahkûm olmuş durumda. Yurtdışında bunun zerre kadar önemi olmayan
yerlerin bile ne kadar korunduğunu görünce insan üzülüyor ve bu kadar güzel bir
yerin viraneye dönmüş hali insanın yüreğini sızlatıyor.
Umarım burası da en kısa zamanda müzeye çevrilir veya turizme
kazandırılır.
SARIKAMIŞ
KAYAK MERKEZİ:
Taksimizle
akşam 5’te bizi kayak merkezinden alması için vedalaştık ve kayacağımız için
tüm fazlalıklarımızı takside bıraktık. Kayak malzemelerini günlük 30 TL’ye
Snowman’den kiraladık. Telesiyej ücreti de 5 kullanım için 25 TL’ydi. Ben kayan
birisi olmadığım için 5 kullanım yeter diye düşündüm ve bu karttan aldım. Ama
daha sonra 2 kere daha 5 kullanımlık kart aldım yani en mantıklısı en baştan
sınırsız olan 40 TL’lik kartı almakmış.
Daha
sonra hemen telesiyejle yukarı çıkmaya başladık. Temiz hava,bol oksijen ve
soğuk hava beni kendime getirdi. Seneler sonra kayabilir miyim diye düşünürken
bir baktım kaymaya başladım bile. Hatta en son turda kendimi Bayraklıtepe’de buldum. Ha oraya
çıktığım için cidden pişmanlık duydum ama sonunda inmeyi başardım. Orta Cafe’de arkadaşlarla
sıcak çikolata keyfiyle de kendimizi ödüllendirdik.
Sarıkamış pistlerini gerçekten de çok beğendim. Burada Kartalkaya’nın hengamesi, kalabalıklığından tamamen uzaktım. Kartalkaya’da m2 başına düşen insan sayısı düşünüldüğünde burası gerçekten çok daha rahat ve keyifliydi. Dünyada benzeri yalnızca Alp Dağları'nda görülen 'kristal kar', Sarıkamış Kayak Merkezi'ni marka haline getiren en önemli özelliklerden.
Akşam
Sarıkamış’tan ayrılma vakti gelince kayak yorgunluğu da eklenince şehir
merkezine kadar uyumuşum. Kubilay sağolsun bizi bırakmadan önce merak ettiğim
tarihi yapı olan Defterdarlık Binasına’da götürdü ve böylece birkaç poz da
orada yakaladım.
MİLKBAR BROTHERS:
Akşam
yemeği için daha vakit varken daha
Kars’a gitmeden evvel hep İnstagram storylerden gördüğümüz Milkbar’a uğradık.
Kars’ta böyle bir mekan görmek gerçekten de beni şaşırttı. Soğukta buradaki
ballı zencefiller hepimize iyi geldi.
KARS KAZ EVİ:
Kars’a
gidince kaz eti yemeden dönmek olmaz. Kars Kaz Evi’ne rezervasyon yaptırırken
Kafkas gösteriri izleyip-izlemeyeceğinizi de soruyorlar. Ona göre sizden ekstra
bir ücret talep ediyorlar. Bir gece önce otelde çıkan aynı ekibin çıkacağını
öğrenince Kafkas gösterisinden vazgeçiyorum ve sadece yemek için rezervasyon
yaptırıyoruz. Milkbar Brothers’den yaklaşık 6-7 dakika yürüyerek Kars Kaz Evine
ulaşıyorsunuz. Tabi yerler o saatte don olunca ve her tarafta köpek olunca
biraz temkinli yürüyordum. Işıklandırılmış Rus mimarisi yapıları gördükçe Kars’a olan hayranlığım artıyordu.
Kars Kaz Evinde önce Kars’a özgü evelik çorbası sipariş verdik. Bir gün önce otelimizde
denediğimiz Hengel’i sevdiğimiz için ondan da sipariş verdik ve pilav üstü kaz
etinden sipariş verdik. Kaz eti benden tam puan aldı. Kars Kaz Evi’nin sahibi
Nuran Hanım’da her daim işinin başında. Kendisi hakkında daha ayrıntılı bilgi
için lütfen bknz. Google...
Yemek
sonrası otele gelince yine geç saatlere kadar ateş başı şarkılarımıza devam ettik.
SON GÜN:
Gelelim Kars gezimizin sonuna.. Çıldır Gölü, Ani Harabeleri, Türk Milleti için önem arz eden Sarıkamış’ıyla , Rus mimarisi yapılarıyla Kars kesinlikle gezilip-görülmeyi hak ediyor. Gitmeden önce Kars’a çok büyük beklentiyle gitmiştim ve Kars beni hayal kırıklığına uğratmayarak tüm güzelliği ile beni etkilemeyi başardı. Kars’ın tanıtılmasında büyük etken olan Doğu Ekspresine de bu bakımdan teşekkür etmek lazım. Yoksa tıpkı benim gibi pek çok insan bu güzellikten mahrum kalacaktı.
Uzun
zaman önce instagramda gördüğüm ve bu vesileyle bende
Kars’a gitme merakı uyandıran masalsı
Katerina Sarayı Otel’e ve turizme böyle güzel bir tesis kazandırdığı için Baha Bey’e de tekrar teşekkürlerimi sunarım.
Hala
aranızda Kars’a gitmeyen varsa bence mutlaka gidin ve etrafınızdakilere
gitmeleri yönünde telkinde bulunun ;)
Hayat
gezince güzel, darısı diğer gezilere :)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder