30 Ekim 2014 Perşembe

SAFARİ TEMALI DOĞUMGÜNÜ PARTİMİZ

Canım oğullarım Kaan ve Arhan'ın da artık 1 yaşları var :) 30.10.2014 Kaan ve Arhan'ın 1. Yaşgünü. Geçen sene bugün bile minikler acaba ne zaman aramıza katılacak diye düşünürken bize hoş bir sürpriz yapıp geldiniz. 1. Yaşgünümüzde bizimle olan herkese teşekkür ederiz. Canım oğullarım sizleri çok seviyoruz. Allah sizleri korusun, sağlık-sıhhat versin, karşınıza iyi insanlar çıkartsın, ömürboyu mutlu olun, şansınız-bahtınız açık olsun ve birbirinizi çok sevin. Böyle durumlarda özlü söz pek yazamam ama sizleri çok sevdiğimizi bilin yeter, iyi ki hayatımızdasınız ve iyi ki bizimlesiniz. Maşallah oğullarıma  Muhteşem organizasyon için Şans Parti Atölyesi ne ayrıca çok teşekkür ederiz. Ben sadece aklımdaki temayı söyledim ve gerisini onlara bıraktım ve gerçekten de içime sinen bir organizasyon oldu. Aşağıda doğumgünü partimizden bir kaç fotoğraf bulabilirsiniz :) Doğumgünümüz Curcuna Parti Evi 'nde oldu. Curcuna Parti Evi'ne de oldukça teşekkür ederim. Yemekleri ve organizasyonuyla her şey oldukça güzeldi.






















26 Ekim 2014 Pazar

SEYAHAT HAKKINDA

Pinterest'te tesadüfen denk geldiğim bu yazı çok hoşuma gitti ve paylaşayım dedim. Bundan sonra ara ara seyahat hakkında denk geldiğim sözleri de paylaşırım. Bu sözün sahibinin Mevlana Celaleddin Rumi olması daha da dikkatimi çekti. 

Evet neymiş;  seyahat etmek yaşamımıza güç ve sevgiyi geri getiriyormuş :)





3 Ekim 2014 Cuma

BARSELONA GEZİLECEK YERLER


Pegasus Plus üyesi olduğum için eşimle yurtdışı promosyon biletlerimiz vardı. Her ne kadar Dubai, Moskova, Londra ve Barselona arasında kararsız kalmışsak ta tercihimizi benimde daha önce gitmediğim bir yer olsun diye Barselona'dan yana kullandık.Böylelikle Temmuz ayında Eylül sonu için kullanacağımız biletlerimizi Barselona'dan yana kullandık. Eylül ayının Barselona'yı gezmek için ideal olduğunu zaten duymuştum. Gidince daha iyi anladım, iyi ki tercihimizi Barselona'dan yana kullanmışız. Barselona Eylül ayında gerçekten süper, havalar gayet güzel ve insanı bunaltmıyor ve her yer turist kaynıyordu. En önemlisi her sene Eylül ayının son zamanlarında Barselona'da La Merce Festivali düzenleniyormuş bende bunu biletleri alır almaz öğrendim. Böylelikle şans yüzümüze gülmüş oldu. La Merce Festivali yaklaşık olarak 5-6 gün sürüyor ve şehrin her yerinde her an farklı bir etkinlikle karşılaşıyorsunuz. Gittiğimiz zaman iyi ki festival zamanına denk gelmişiz diye düşündüm. La Merce Festivali aynı zamanda yaza elveda, sonbahar merhaba festivali niteliğinde sayılıyormuş. La Merce Festivali'nin programı her sene Eylül ayının başında belli oluyormuş bende daha gitmeden önce festivalin programını yanıma almıştım. 

Aşağıda kısaca 4 günde Barselona'da yaptıklarımızı aktarmaya çalışacağım.

1.GÜN: 


Uçaklar Barselona "El Prat" isimli havaalanına iniyor. Thy vTerminal 1'e, Pegasus'sa Terminal 2'ye iniyor. Şehrin ana meydanı yani Taksim Meydanı gibi yerin adı Plaça de Catalunya diye geçiyor. 

Şehre "Renfe" C2 adı verilen trenle ulaşabileceğiniz gibi, Aerobus denilen otobüslerle de ulaşabilirsiniz. Tren istasyonunu Terminal 2'den çıktığınızda hemen karşınızda bulabilirsiniz. Şayet Aerobus'la şehre gitmek istiyorsanız havalimanı içi ring sefer yapan otobüslere binip Terminal 1'e gidip oradan da Aerobus otobüslerine binmeniz gerekiyor.
Benim size tavsiyem Barselona'da tren veya metro istasyonuna gittiğinizde T10 bileti almanız. Anılan bilet Renfe tren istasyonunda da satılıyor. Biz tren istasyonuna gittiğimizde 2 kişi şehre gitmek istediğimizi söyleyince bize 8.50 Euro ödememiz gerektiğini söyledi. Ama T10 bileti almak istediğimi kendisine iletince 10 Euro deyip bileti uzattı. T 10 biletinin özelliği bu bileti 10 kere kişi sınırlaması olmadan kullanabilmeniz. Ayrıca ilk okuttuğunuz saatten sonra 1 saat 15 dakika içinde tekrar aktarma yapma imkanı mevcut. Yani T10 bileti almazsanız boşuna paranız gider benden tavsiyesi :)Her yarım saatte bir tren havalimanından şehre gidiyor. Bahsetmiş olduğum trenin bilgilerine  http://www.barcelona-tourist-guide.com/en/airport/transport/barcelona-airport-train.html den ulaşabilirsiniz.

 Bizim otelimiz Barselona'nın  Nişantaşı'sı olarak sayılabilecek olan Passeig de Gracia caddesindeydi. Anılan caddeye havalimanından trene bindiğinizde Passeig de Gracia durağında inerek ulaşabilirsiniz. Burası trenle yarım saat sürüyor. Anılan cadde oldukça lüks birbirinden güzel mağazaların ve lokantaların yer aldığı bir cadde. Plaça de Catalunya ve Las Ramblas'a da yürüyerek 10 dakika da ulaşmak mümkün.
  
Biz Hotel Paseo de Gracia'da kaldık. Otel b+b yani bed and breakfast konseptinde hizmet veriyor. Otel konumu, hizmeti açısından kesinlikle çok iyi ve fiyatları da oldukça makul siz yıldız sayısına takılmayın Avrupa'da kalmış olduğum pek çok 4 yıldızlı otele kesinlikle fark atar. Otelin girişinde Saint Lauren ve Stella McCartney mağazası bulunmaktaydı. Ayrıca bedava wifi hizmetinin olması da artı puan. Biz eşyaları otele yerleştirir yerleştirmez kendimizi sokağa attık. Caddeden Las Ramblas meydanına doğru yürümeye başladık. 
Otelin tam 2 yan binasında Gaudi'nin ünlü mimarisi Casa Mila olarak adlandırılan La Pedrera bulunmakta. La Pedrera taş ocağı anlamına geliyormuş çatısındaki bacalar için bile kesinlikle gezmeye değer. Burası Sagrada Familia'dan sonra Gaudi'nin en ünlü eseri olarak sayılıyormuş. Alt katta da bir cafe bulunuyor soluklanmak isterseniz burada kahvenizi yudumlayabilirsiniz. Yine aynı caddede biraz ilerde karşı tarafta Casa Battlo'yu görmeniz mümkün. Binanın dışı rengarenk ve önünde eminim  kalabalık göreceksiniz. Burası da Barselona'da diğer önemli yapı. Casa Batllo'da geceleri magic nights düzenleniyormuş programa binanın önünde yer alana tabeladan ulaşabilirsiniz.
La Pedrera'nın dışında tadilat vardı:


Bu caddede size  bütçenize göre Royal Passeig de Gracia, Mandarin Oriental Barcelona, Hotel Omm, Hotel Paseo de Gracia veya Hotel Majestic'i tavsiye edebilirim. 

Ben merak ettiğimden dolayı Mandarin Oriental otele de gitik, lobi kısmını gezmeniz mümkün, otel minimal şekilde dizayn edilmişti ve tahmin edileceği üzere oldukça lükstü. 
Caddeden Plaça Catalunia tarafına doğru yürüdüğünüzde peşpeşe ünlü markaları görüyorsunuz. Anılan caddede Burberry, Prada, Valentino, Gucci ve daha aklıma gelmeyen pek çok mağazadan alışveriş yapabilirsiniz. Burada dikkatimi çeken ve kalabalık olan bir diğer mağazada "Vinçon" du. Burayı bizdeki Mudo'ya benzettim.

Biz acıktığımız için soluğu doğrudan Passeig de Gracia caddesi üzerinde bulunan Tapa Tapa isimli tapasçıda aldık. Barselona'da pek çok yerde anılan tapasçıya rastlayabilirsiniz. Tapasları gerçekten oldukça başarılıydı. Barselona'da tapasçıların mantığı tapas bara oturmanız ve bara konulan tapaslardan beğendiğinizi seçip mideye indirmeniz. Şimdiye kadar yediğim tapasçılardan memnun olmadığım birisi olmadı, hepsi çok güzeldi. Tapasları mideye indirirken yanında da sangria'nızı yudumlamayı unutmayın.  Size tavsiyem tapasçılardan ayrıca "patata de brava" ve "pan con domate" (tapas bread with tomato)istemeniz. Patata de Brava'yı soslu elma kabuklu patatese benzetebilirim, diğeri ise genelde herkesin aldığı kızartılmış tapas ekmeğine sürülen domates ezmesi. 

Tapa Tapa'nın hemen yanında bulunan Citrus isimli lokantayı ise tapas bar niteliğinde olmayıp, daha ziyade şık bir lokanta. Yalnız Barselona'da lokantaların çoğu full o yüzden gitmeden önce rezervasyon yaptırmakta fayda var. Citrus'a gitmişken orada deniz ürünlü paella yemeden dönmeyin. Paellanın pekçok çeşidi (tavşan etli vb.) var ama madem Barselona'dayız o zaman hiç riske girmeden deniz ürünlü paellaya yumulun. 
 

Passeig de Gracia'nın Plaça da Catalunya ile birleşiminde Apple Store'u göreceksiniz. Şarjınız yoksa veya internete bağlanmanız gerekiyorsa o zaman doğru bu mağazaya :)  Plaça de Catalunya, Passeig de Gracia'nın Las Ramblas'la kesiştiği yerde bulunuyor. Buraya bir nevi Taksim meydanı demek mümkün. Burası ulaşım açısından oldukça iyi çoğu metro durağı buradan geçiyor.

Alışveriş için Plaça Catalunya'da bulunan El Corte Ingles' i tavsiye ederim burası devasa bir mağaza. Barselona'da pek çok Mango, Zara, Desigual mağazası göreceksiniz.

Biz istikameti daha sonra Las Ramblas'a çevirdik. Las Ramblas'ı da Beyoğlu'na benzetebiliriz. Ortasında yaya yolu sağlı sollu tarafta ise mağazalar, lokantalar mevcut. Yürüme yolunda hediyelik eşya dükkanları, lokantalar ve aşağı kısmında sokak sanatçılarını göreceksiniz. 

Las Ramblas'ın paralel caddesi olan Port del Angel caddesine alışveriş cenneti de diyebiliriz. Bu tarafta her mağazadan ikişer, üçer tane bulunuyor. Orada bulunan ara sokaklara da girmekten çekinmeyin. 

Las Ramblas'ta sağa dola doğru bakınırken bir binada oturan bu adama denk geldik :)


Bu da Las Ramblas'ta gezerken denk geldiğim şirin dükkanlardan birisiydi: 
Las Ramblas'ın ortalarına geldiğinizde başınızı sağ tarafa çevirerek yürüyün Liceu Tiyatro'sunun yakınlarında La Boqueria'ya rastlayacaksınız. Burası daha çok tropikal meyvelerle ünlü bir pazar. 1-2 Euro karşılığında karışık meyve tabağı ve meyve suları almanız mümkün. Ben bir gün mangolu içecek, başka bir gün hindistan cevizi suyu denedim tadları hiç te fena değildi. Sizde zevkinize göre farklı meyve suları deneyebilirsiniz. Burası meyve açısından oldukça zengin bir pazar. Pazarda ayrıca et, zeytin, peynir, tatlı standtları da mevcut. Burada herkes elinde bir yiyecek-içecek deniyor. Buradaki en meşhur tapasçı ise El Quim. Ama ben daha çok barda hazır pişmiş olan tapasları sevdiğim için burda tapas yemedim. El Quim'de daha çok siz söylüyorsunuz onlar hazırlıyor. 



 
 
 
 


Las Ramblas'ın üstünde solda kitapçıların yanından bi sokak giriyo, ordan dümdüz yürürseniz eski katedrale çıkarsınız. Binaların iyice eskidiğini ve ortaçağı andırdığını fark edersiniz. Orası barri gothic yani gotik mahalle olarak adlandırılıyor. Buralarda ara sokaklara girip kaybolmanızı tavsiye ederim.


Las Ramblas'ın denize doğru olan aşağı kısmında yer alan sokak sanatçıları:

  

La Boqueria'dan ayrıldıktan sonra Las Ramblas'tan denize doğru yürümeye devam edince karşınıza Kolomb Anıtı çıkacak. Kolomb Anıtından da düz devam edince deniz kenarına geliyorsunuz. Buradaki banklarda oturup soluklanıp  Barselona'nın güzel manzarasının tadını çıkarın. Burası Port Vell olarak ta anılıyor.  Sol yan tarafta ise marina bulunmakta.

Orada yer alan köprüyü geçince Maremagnum isimli alışveriş merkezine ulaşacaksınız. Alışveriş merkezinin alt katında yer alan tapasçılara, cafelere de uğrayabilirsiniz. Buenas Migas'ta sandviç - küçük dilimleri de midenize afiyetle indirmeyi unutmayın. Yine farklı tadlar denemek istiyorsanız aynı alışveriş merkezinde yer alan Udon Noodle'a uğrayın burası da  hiç fena sayılmaz. Burada da Tapa Tapa bulunuyor aklınızda olsun. 

Alışveriş yapmak istiyorsanız da Zara'nın outleti niteliğinde olan Lefties'e uğrayabilirsiniz. Ben Boston'da akvaryuma gittiğimden ve bu tarz turistik şehirlerde akvaryumların açıkçası turist mekanı olduğunu düşündüğümden dolayı akvaryuma gitmedim ama giden herkes çok güzel olduğunu söylüyor. Yine akvaryumun yanında Imax Sineması mevcut. Benim gibi kısıtlı gün olarak gidenler için sinema ve akvaryum  zaman kaybı  ama çocuklarınızla Barselona'ya gidiyorsanız bunlar kesinlikle güzel bir alternatif olacaktır. 

Alışveriş merkezi gezimizi de tamamladıktan sonra eşimle "Picasso Müzesi"ne gittik. Bu müzeyi ben oldukça beğendim ve Barselona'ya gidenlere tavsiye ederim kesinlikle gidilmeli. Picasso Müzesine gitmeden önce internetten mutlaka saatlerini kontrol edin.  ( http://www.museupicasso.bcn.cat/en/ )  Bazı günler ve saatler ücretsiz giriş günü bulunuyor. Ben Perşembe günü müzenin akşam saat 19.00-21.30 arası ücretsiz olduğunu daha İspanya'ya gitmeden önce bildiğim için programı da ona göre ayarladım. Saat tam 19.00'da müzenin kapısındaydık. Bu arada müzenin oldukça dar ve tarihi bir sokakta yer aldığını belirtmeliyim. Saat 19:00'da  gittiğimizde bir de ne görelim bizim gibi müzenin o gün ve o saatte ücretsiz olduğunu bilenler baya kuyruk oluşturmuştu. Önce acaba kuyruğu beklemeden geri mi dönsek diye düşünmeye başlamıştım ama sonra beklemeye karar verdik ve iyi ki beklemişiz. Sıra 10 dakikada  bize geldi ve bizde müzeye girdik. Picasso Müzesi kendinizi Roma'da hissedeceğiniz daracık bir sokakta, bir avlunun içerisinde yer alıyor. Ben müzenin bu kadar güzel olacağını tahmin etmemiştim. Picasso'nun yüzlerce eserini görünce kendisine hayranlığım kat be kat arttı. İrili ufaklı pekçok tabloyu burada görebilirsiniz. Eserlerin eksizlerini görünce de baya şaşırdım. Özellikle yazlığından çizmiş olduğu  resimlerini çok beğendim. Yalnız müzede fotoğraf çekmek yasak olduğu için elimde maalesef müzeden Picasso'nun eserlerinin  fotoğrafı yok. 

Bu da müzenin avlusundan bir fotoğraf:




Müze öncesi veya sonrası atıştırmak için size tavsiyem müze yakınlarında yer alan "Mercat Princesa" olacak. Burası little little in the middle konseptinde işliyor :) 
Biz müze gezimizden sonra Flamenko gösterisine gitmek istediğimiz için Barselona'ya gitmeden internetten satın almış olduğumuz Plaça Reial'de bulunan "Los Tarantos" isimli mekana gittik.    ( http://www.flamencotickets.com/los-tarantos-barcelona ) Anılan mekanda her gece  20:30-21:30-22:30'da olmak üzere yarım saatlik flamenko gösterileri ifa ediliyor.  Aslında burada flamenko hakkında bir ön fikir ediniyorsunuz. Çünkü yarım saat gerçekten flamenko için çok az, diğer yerlerde esas gösteriler 1.30 saat sürüyor. Ama ben flamenko gösterisine 1.30 saatimi bağlamamak ve akşam için başka planlarımız olduğundan dolayı yarım saatlik flamenko gösterisine gitmeyi tercih ettim. Esaslı bir flamenko izlemek istiyorsanız tercihiniz Las Ramblas'ta yer alan Tablao El Cordobes ( http://www.tablaocordobes.es/en veya Francesc Ferrer'de yer alan Tablao de Carmen ( http://www.tablaodecarmen.com/ ) olmalı. Esaslı yerlerde flamenko gösterileri 35-40 Euro arasında değişirken Los Tarantos'ta flamenko gösterileri 10 Euro. Ama gösteri başlamadan önce gidip yer kapmakta fayda var. 

Flamenko gösterisinden çıktıktan sonra Plaça Reial'de yer alan çeşmenin başına konumlanıp meydanı izlemek gerçekten keyifliydi. Bu meydan da bana Roma'yı anımsattı, Meydanın ortasında çeşme bulunmakta, her yerde palmiye ağaçları ve etrafından birbirinden şık lokantalar bulunuyor. Buraya Las Ramblas caddesinden denize doğru aşağı doğru inerken sola döndüğünüzde de ulaşabilirsiniz. 





Burdan sonra Las Ramblas'taki gece turumuzu da tamamladık ve Tripadvisor'da 1 numaralı tapasçı olarak anılan Cervecería Catalana'nın yolunu tuttuk. Ben burada her zaman çok sıra olduğunu duymuştum ama gitmeden böyle olacağını tahmin bile edemezdim. Anılan tapasçıya gitmek için Las Ramblas'ın ortasında yer alan Liceu metro durağından metroya binip, Passeig de Gracia'da inin. Ordan Carrer de  Mallorca caddesine gittiğinizde anılan mekanı sorduğunuzda herkes size yolu gösterecektir. Yalnız burası gördüğüm en dolu mekandı isminizi yazdırıyorsunuz ve yaklaşık olarak 2 saat sonra size sıra geliyor. Mekanın dışında insanlar kaldırımlarda sıranın kendilerine gelmelerini bekliyorlardı yani burada beklemek biraz delilik. Burada rezervasyonda yapılmıyor. Tapasları gerçekten de başarılı. Ama o kadar saat beklemeye değer mi bunu tam bilemiyorum :) Tapasları mideye indirdikten sonra menüde yer almayan "bischoco de boracha" dan yani pastadan istemeyi de unutmayın. 



Bu arada size sangrianın çok güzel yapıldığı ve meşhur olan bir yeri de belirteyim. Passeig de Gracia'nın son taraflarında "La Cuina d'en Garriga"  ya gidin ve sangrianızı yudumlayın. 
Passeig de Gracia'da yer alan Txapela isimli tapasçıda oldukça başarılı. Yukarıda da belirttiğim üzere tapasların yanında şişe sangrianızı da istemeyi unutmayın. Şayet bira içecekseniz Estrella'nın oranın meşhur birası olduğunu ayrıca cava 'yı da deneyebileceğinizi belirtmek isterim. Cava yerine sakın cana sipariş vermeyin çünkü cana bira demekmiş yanlış sipariş gelebilir. Biz böyle bir hataya düştük te sizi şimdiden uyarayım :)
Tapas lezzet duraklarımızdan sonra ilk gün için oldukça yoğun bir program geçirdikten sonra otelin yolunu tuttuk. 

2.GÜN: 


Tatillerde daha yurtdışına çıkmadan nerede kahvaltı yapacağım bile belli olurken bu sefer kahvaltı mekanına karar vermemiştim ve yardımıma foursquare ve swarm ulaştı. Hemen otelin etrafındaki yorumlara baktım ve Farga isimli mekanın kahvaltı için iyi olduğunu gördüm.  2 dakika yürüdükten sonra anılan mekana ulaştık.  http://www.fargabarcelona.com/  Burası oldukça lüks pastane ve lokanta görünümünde. Biz kahvaltı için mekana gittiğimizde mekanda şampanya içenlerde vardı. Ortadaki büfeye kahvaltılık croissantlar ve sandviçler konulmuştu onlardan self servis olarak istediğinizi alıp bar kısmına veya masalara oturabiliyorsunuz.  

Barselona denilince akla öncelikle Gaudi ve meşhur eseri bitmeyen kilise olarak hafızalara yer edinen "La Sagrada Familia" kilisesi geliyor. Sagra da Familia Katedralinin önünde çok sıra bulunuyor. Sizde upuzun sıralarda vakit kaybetmek istemiyorsanız biletlerinizi Barselona'ya gitmeden önce http://visit.sagradafamilia.cat/?lang=en sitesinden satın alın. Gününü ve saatini seçtiğinizde katedrale gittiğinizde hiç beklemeden Katedrale girebiliyorsunuz. Katedral gerçekten de muhteşem. Bana  Katedral sanki kemikten yapılmış imajı verdi :) Online bilet almadan bence oraya gitmeyin çünkü sıra çok uzun.


Katedral gezimizi de tamamladıktan sonra metroyla ver elini Parc Güell. Parc Güell'e metrodan Lesseps durağında inerek ulaşabiliyorsunuz.  Anılan durakta inince Parc Güell tabelalarını takip ettiğinizde parka ulaşabiliyorsunuz. Park yüksekte yer aldığı için biraz yokuş tırmanıyorsunuz ama parka doğru bazı sokakları yürüyen merdiven şeklinde dizayn edildiği için çok ta sorun yaşamıyorsunuz. 

Park Güell'e giriş ücretsiz ancak meşhur bankın yer aldığı alana inmek ve Gaudi'nin yaşadığı evi görmek istiyorsanız bilet almanız gerekiyor. Ben zaten şimdiye kadar gezmiş olduğum ülkelerde bu kadar herşeyden para alan bir ülkeye denk gelmedim. Çoğu yerde fotoğraf çekmek paralı veya ücretsiz sandığınız aktiviteler bile paralı çıkıyor. Biz Türklerde bu durumu örnek alsak turizmden kesinlikle yüksek bir gelir elde edebiliriz. Halen bizim ülkemizi özellikle İstanbul'u neden güzelce pazarlayamadığımızı düşünüyorum. Güell Park Barselona'yı tepeden görüyor, anılan balkon Barselona'yı ve denizi çok güzel görüyor. Burada dalga görünümünde mozaik kaplı bank bulunmakta. Bu bank bir yerde okuduğuma göre zamanında dünyanın en büyük bankıymış.Gerçi belki günümüzde de en büyük banktır ama şu anda emin değilim. Burada Gaudi'nin yaşamış olduğu ev de var. 

Parkta yer alan palmiye ağaçlarında papağanların ve diğer kuşların dinlendirici cıvıltısını dinleyebilirsiniz. Yine tam balkonun arkasında bir cafe yer alıyor oradaki içeceklerinde fiyatı oldukça makul. Barselona manzarası eşliğinde içeceğinizi yudumlayabilirsiniz. 
Biz parkı gezdikten sonra tekrar Lesseps metro durağına doğru yürürken otobüs durağı gördüm ve otobüsün Camp Nou'ya gidip gitmediğini sordum ve bana otobüsün F.C. Barcelona'nın stadyumu olan Camp Nou'ya 5 dakikalık yürüme mesafesine kadar gittiğini söyleyince otobüse bindik. Otobüs yolcuğumuzda yaklaşık olarak yarım saat sürdü ama bu yolculukta oldukça keyifli geçti. Otobüsün geçtiği sokaklar, Barselona'nın elit semtleri olduğunun göstergesiydi. 

Zamanımızı bir stadyumda heba etmenin gerçektende anlamlı mı olup-olmadığını sorgulamıştım ama iyi ki Camp Nou'ya gitmişiz. Bizim için gerçekten de oldukça keyifli bir anı oldu. Ben yarım saat gezip çıkarız maksat görmek olsun diye düşünürken futbolu o kadar da çok sevmememe rağmen yaklaşık olarak 2-3 saat geçirdik. Komplekse girdiğinizde içerde cafeler bulunuyor ve içerideki mağazadan Barcelona forması veya başka ürünlerde alabilirsiniz. Mağazada bulunan merdivenlerde stadyum şeklinde yapılmış. Bileti online olarak satın alabileceğiniz gibi, gişelerden sıraya girerek veya bizim yaptığımız gibi makinelerden çok sıra beklemeden alabilirsiniz. 

Müze gerçekten de etkileyici ama asıl etkileyici olan tribüne girebilmemiz, sahaya inebilmemiz, yedek kulübesinin önünde durabilmemiz, basın tribününe çıkabilmemiz, soyunma odasını gezebilmemiz, (burada bir de jakuzi vardı) basın toplantısının yapıldığı yeri görmek, maça çıkmadan önce dua ettikleri kiliseyi (şapel) görebilmek vb.. Hayatımda bir stadyumu gezmekte böylelikle Camp Nou'ya kısmet oldu :D Ama turistlerden sürekli olarak para kazanmayı hedefleyen İspanyollar bunu da düşünmüş mesela basın toplantısının yapıldığı yerde fotonuzmu olsun istiyorsunuz buna para ödemeniz lazım. 








Stadın bulunduğu alan Barselona Üniversitesi'nin yan tarafında yer alıyor. Etrafta anılan üniversitenin farklı fakültelerini görmek mümkün. Staddan çıktığınızda metro tabelasını görüyorsunuz ve metro durağına yaklaşık olarak 10 dakika yürüdükten sonra metroyla 15 dakikada falan Las Ramblas'ta oluyorsunuz. 

Bu kadar gezdikten sonra oldukça yorulmuştuk Liceum durağında indikten sonra gözümüzü ilk gördüğümüz tapasçıda açtıktan sonra kendimize geldik. Tapaslardan sonra sırada yine La Bouqueria vardı ve yine beğendiğimiz meyve tabakları ve meyve sularından kendimize seçtik. 

Las Ramblas'ın iç taraflarında "El Raval" semti bulunmakta. Burayı İstanbul'un Taksim'i veya  Cihangir'i olarak niteleyebilirim. Burada da ara sokaklarda gezin, küçük küçük cafeler ve dükkanlar var onları gezin. Burada "Bar Clemens'i sorun, balık, deniz ürünleri, tapasları oldukça başarılı.
 



Las Ramblas'ta tur attıktan sonra Barri Gothic, Plaça Reial ve tekrar sahil kenarında dolandık. Deniz kenarında bit pazarı vardı. Artık her Cuma günleri orada bit pazarı mı var yoksa sadece o güne özel miydi bilemiyorum ama şansınız varsa ve denk gelirseniz sizde mutlaka gezin. Bana en nostaljik gelen  fotoğraf makineleri oldu.

Evet sırada Plaça Espanya vardı ve metroya atlayıp kendimizi Plaça Espanya'da bulduk. Burda yer alan kuleler bana Venedik San Marco Meydanı'nı anımsattı. Plaça Espanya'da eskiden boğa güreşlerinin yapıldığı arenayı göreceksiniz. Barselonada boğa güreşleri bir kaç sene önce yasaklanmış ve burası bir alışveriş merkezine dönüştürülmüş. Acıktıysanız burada da Tapa Tapa'nın bulunduğunu belirtmek isterim. Alışveriş merkezinin terasından güzel bir manzaraya hakimsiniz. Ama İspanyollar ( Katalanlar mı desem :) yapmış yine yapacağını. Avm'nin hemen önünde avmnin terasına çıkan bir asansör var hatta asansöre doğru yürürken eşim gör bak bu da paralıdır dedi bende yok artık asansörde paralımı olur dedim ve asansöre biniş ücretinin 1 Euro olduğunu öğrendik :D  Yukarıda da defalarca belirttiğim gibi her şeyden  para  alma olayı var.



Daha sonra Magic Fountain of Montjuic'e (Font Magica) doğru yürüdük. La Merce festivali olduğundan dolayı çeşmenin önünde de büyük bir konser alanı kurulmuştu. Bu çeşmenin özelliği geceleri ses ve ışık gösterisinin olması. Turist kitapçıklarında da bunun saatini ve günlerini bulabilirsiniz. Eğer Barselona'ya yolunuz düşerse bu görsel şöleni asla kaçırmayın derim. 

Anılan Çeşme Montjuic tepesinin eteğinde MACNA'nın (Modern Art Museum'un) merdivenlerinin aşağısında yer alıyor. Anılan merdivenlerde Barselona manzarasına doğru oturup güneşi orada batırmayı da ihmal etmeyin. 

Bu gece paella tadacağımız için Barselona'da meşhur paella lokantası olan "Can Majo"da (http://www.canmajo.es/en/ )henüz Barselona'ya gitmeden rezervasyon yaptırmıştım. Burası en meşhur paella restaurantı olarak biliniyor buraya gitmişken deniz ürünlü paella yemeyi unutmayın. 


Menüdeki fiyatlar kişibaşı fiyat olup, paella siparişinin burada minimum 2 kişi için olduğunu da  belirteyim. Bu restaurantta her daim dolu olup, ben gece 10 için rezervasyon yaptırmıştım ve rezervasyon yaptırmasak restauranta giremezdik. Barselona'da gece hayatı canlı olup, lokantalara insanlar bu saatte gelmeye başlıyorlardı. La Merce Festivali dönemine denk geldiğimiz için de şehir 24 saat yaşayan şehir halinde dönmüştü. Ve restaurantın tam önünde festival kapsamında kumsalda yaklaşık olarak yarım saat süren havai fişek gösterisi vardı. Can Majo'ya gitmek için Barcelonata metro durağında inip, plaja doğru yürüyün. Sağ tarafta da lunapark göreceksiniz. Paella deyince akla öncelikle Can Majo  geliyor ama size bir güzellik yapıp, Barselona'da ilk 3 paella restaurantlarınında isimlerini belirteceğim artık hangisine gitmek isterseniz keyif size kalmış. Can Majo, Restaurante Barceloneta ve 7 Portes Barselona'nın ünlü ve lezzetli paella yapan yerleri. las Ramblas'ta bulunanlar ise daha çok turistlere hitap edecek paella niteliğinde.

 




Biz yemeği bitirdikten sonra kumsalda oturduk. Kumsal acayip kalabalık ve hareketliydi, herkes elinde içeceği ve yiyeceğiyle denize karşı oturuyordu. Sizde Estrella veya Moritz biranızı elinize alarak cipsle birlikte sahilde vakit geçirebilirsiniz. Tüm gençler sahilde oturuyordu. Ankara'da hava soğukken Barselona'da hava mükemmeldi o yüzden bize çok iyi geldi.











3.GÜN:

Biz bugün kahvaltımızı Cafe Zürih'te yaptık. Cafe Zürih Plaça de Catalunia'da yer alıyor. Buranın fiyatları da oldukça makul olup, burası da Barselona'nın meşhur cafelerinden birisi. Burdan sonra merak ettiğim için  Four Cats ( 4 Gats ) Els Quatre Gats isimli mekana gittik. Burası oldukça orjinal bir mekan olup, Barselona'da da oldukça meşhur. Zamanında burada Picasso ve arkadaşları takılırlarmış. Kruvasan ve kahve eşliğinde burada kahvaltı yapılıyor ama burası kahvaltı mekanından ziyade daha çok akşam yemeği için ideal geldi bana. İçerisinin büyük olduğu söylenemez, dolayısıyla buraya gitme niyetiniz varsa önceden rezervasyon yaptırmakta fayda var. 

4 Gats'den görüntüler:




Bu arada Plaça Catalunia'da Hard Rock Cafe var. Hard Rock cafe'yi seviyorsanız burada da ziyaret edebilirsiniz. 
Biz buradan sonra Barselona Katedralini gezdik ve dar sokaklarda kaybolduk. Plaça Sant Jaume'de kalabalıklık gördük orda La Merce Festivali kapsamında dans gösterisi vardı. Sonra meydanı bir anda çevirdiler ve bir anda kulakları sağır edecek şekilde sesler gelmeye başladı. Bu hayatımda izlediğim ilk "correfoc" gösterisiydi. Havai fişek, ateş gösterisi gibi bir gösteri diyebiliriz. Ama oldukça ilginç bir deneyimdi. 
Correfoc gösterisinden sonra El Born'a doğru yol aldık. Barselona'ya gelmişken El Born taraflarını mutlaka gezin biz oldukça beğendik. Burası mağazaların ve restaurantların çokça olduğu bir yer. El Born tarafı da oldukça eğlenceli. Burada şarap evleri ve cafelerde mevcut. El Born'da kahvaltı için size Picnic Cafe'yi tavsiye ederim. Kahvaltı da çok güzel pancakeleri mevcut.

Ama ben size asıl olarak Timeout  tarafından da seçilen Hofmann Pastanesinden bahsetmek istiyorum. http://www.hofmann-bcn.com/sp/pasteler-a-hofmann.html

Ben buranın methini Barselona'ya gitmeden önce duymuştum. Hatta pastane dar bir sokakta burayı bulabilmek için yaklaşık olarak yarım saat uğraştım aslında yeri oldukça basit. El Born Centre Cultural'ın El Born tarafına bakan girişinde durduğunuzda karşınızda zaten yaya yolu göreceksiniz. Sırtınızı El Born Centre Cultural'a aldığınızda yaya yolunun ilk sağındaki dar sokakta hemen Hofmann'ı göreceksiniz. Yani ilk sağ sokağa dönünce Hofmann sizin solunuzda kalıyor. Burada taptaze reçeller göreceksiniz. Ancak size tavsiyem burada "Mangolu Kruvasan" yemeniz. Croissant (Kruvasan)ın tadı gerçekten de mükemmel, galiba şimdiye kadar yediğim en lezzetli kruvasandı.  İçindeki mango aroması da yedikçe ağızda dağılıyor ve içine oldukça fazla şekilde ilave edilmiş.  Hmmm tavsiyeme uyup gideceklere afiyet olsun şimdiden :)


Barselona'da tavsiye edebileceğim diğer bir pastanede "Caelum". Burası gotik mahallede yer alıyor. Bu pastanede kendinizi bir anda Fransız filmlerinde hissediyorsunuz. 
Biz Hofmann'dan sonra rotayı öncelikle El Born Kültür Merkezi'ne oradan da Çikolata Müzesi'ne çevirdik. Museu de la Xocolata 'da ünlü yapıların çikolatadan yapılmış hallerini görebilirsiniz, workshoplara katılabilirsiniz ve tabiki çikolata satın alabilirsiniz. Yani bu müzeye uğramasanızda olur ama fazla vaktiniz varsa uğranabilir.

 
Barselona'da en güzel vakit geçirdiğimiz yerlerden biriside Parc de la Ciutadellaydı. Arc de Triomf'un (Zafer Takı)  önünde kalabalık görünce istikametimizi oraya çevirdik. Meğersem bağbozumu şarap festivali varmış bizde katılalım dedik. İçeride yaklaşık olarak 80 tane ayrı stand vardı ve her bir stand farklı marka şarap, peynir ve tatlı satıyordu. Buranın giriş alanına gişeler konmuştu ve örneğin 20 Euro'ya size 10 kupon ve bir şarap bardağı veriyorlardı. Bu kuponlar panayır alanı içinde istediğiniz standda kullanılabiliyordu. Her bir standda birbirinden değişik şaraplar, peynir çeşitleri ve tatlılar bulunuyordu. Panayır alanında da hoşça vakit geçirdikten sonra parka doğru yürüdük.


Parkta La Merce Festivali kapsamında pek çok etkinlik vardı. Parkın bir tarafında konser, bir tarafta beatbox diğer tarafında çocuklara yönelik gösteriler vardı. Galiba bir parkta ben bu kadar pusete ve çocuklu - bebekli ailelere denk gelmemiştim. Parkın her köşesinden bir puset fırlıyordu. 




Parkın içerisinde yine parayla girilebilen hayvanat bahçesi alanının da bulunduğunu belirtmek isterim. Yine parkın bir köşesini ufak lunapark şeklinde dizayn etmişler. Onun dışında yine parkta yiyecek-içecek standları kurulmuştu ve bu standlarda da oldukça sıra vardı. 

Bu park gerçekten de huzur verici bir yerdi yeşilin ton rengine de bayıldık. Ufak gölde insanlar kayıkla gezinti yapıyorlardı. Bu park eşimle benim hiç beklemediğimiz kadar güzel bir yerdi ve burası  Barselona'da mutlaka görülmeli. Burası şehrin içinde  saklı bir vaha. İnsan burada adeta huzur buluyor. Parka gelmişken mutlaka çeşmeyi de sorun ve çeşmenin önünde fotoğraf çekilmeyi unutmayın. Bu çeşme de oldukça büyük ve ihtişamlıydı. 

Parkta baya gezdikten ve dinlendikten sonra Port Olimpic kısmına gitmeye karar verdik. Port Olimpic Hotel W'den başlayan Barcelonate Beach'in devamında yer alıyor. Burası oldukça modern yapıda. Barselona'da bir gecenizi burada yer alan "Catwalk" veya "Shoko" isimli gece klübünde geçirebilirsiniz. Eğer şanslıysanız DJ Tiesto'nun performasını sergilediği güne denk gelebilirsiniz. İkiside buranın en meşhur gece kulübü ve ikisi de yanyana. Yine eğer şansınızı denemek isterseniz burada bir kumarhane mevcut.  Hemen ön taraflarında sahil bulunmakta ve marina var. Ben tüm gün o kadar yorulunca ve yürüyünce sahil kenarında 15 dakika uyuyakaldım ama bu benim dinlenmeme yetti :) Bu plajda herkes denize giriyor ve  güneşleniyordu. 

Ice Bar'da burada bulunuyor. Buranın özelliği içerisinin - 15 derece civarında olması ve bardakların, oturduğunuz yerin buzdan olması. İçeri girerken size mont veriyorlar. Şayet daha önce Ice bar deneyimi yaşamadıysanız burayı deneyebilirsiniz. Biz daha önce Ice Bar deneyimi yaşadığımız için buraya girmedik ama Ice bar deneyimi olmayanlar için ilginç bir aktivite olabilir. 

Biz  burada da baya vakit geçirdikten sonra sırada Montjuic Tepesi vardı. Montjuic, Barselona'nın güneybatısında 210 metre yüksekliğinde bir tepe. Burası Barselona'yı tepeden görüyor ve çok güzel bir manzaraya sahip, bir tarafı denize liman kısmına, diğer kısmı ise şehir manzarasına hakim. Montjuic Tepesinde Montjuic Kalesi bulunmakta. 

Barcelonate Beach'ten tepeye ulaşmak için 2 alternatifiniz bulunmakta. Ulaşımın ucuza gelmesini istiyorsanız tepeye  Plaça Espanya'dan kalkan 150 numaralı otobüsle çıkabilirsiniz. Son durakta indiğinizde Montjuic Kalesi'ne varmış oluyorsunuz. Ama manzaralı ulaşım olsun diyorsanız size telefrik tavsiye ederim. Montjuic tepesine telefrik için 2 hat var biri uzun hat (şehir merkezinden deniz kenarı Hotel W yakınından kalkan), diğeri ise kısa hat  ( Montjuic tepesine çıkarken bulunuyor) Otobüsle ulaşımınız yaklaşık olarak 1.5 Euro'ya mal olurken telefrikle bu rakam  yaklaşık olarak 8 Euro'ya mal oluyor.


La Merce Festivali kapsamında Montjuic Kalesinin bahçesinde de konser vardı. Montjuic Kalesinin önündeki bahçenin peyzajına da bayıldım.  Montjuic tepesinden dönerken size tavsiyem yürüyerek Plaça Espanya'ya varmanız. Aşağı doğru inerken sol tarafınızda 1992 Olimpiyat Oyunlarındaki stadı göreceksiniz. Çok ilginç bir şekilde buraya girmek ve fotoğraf çekmek ücretsiz. Oysaki Katalanların buradan da en az 10 Euro almalarını beklerdim :)   Aşağı doğru inerken Fundacio Joan Miro Müzesini, Anelle Olimpica, Katalonya Arkeoloji Müzesine ve Poble Espanyol (İspanyol Köyü'ne) rastlayabilirsiniz.Poble Espanyol'a İspanya'nın  minyatür versiyonu diyebiliriz. Burada  Bask bölgesi, Endülüs bölgesi gibi  kısımlara ve mimari özelliklerine rastlayabilirsiniz. Burada ayrıca cafelerin yer aldığını da belirtmeliyim. Burası da ilginç bir yerdi.

Ama burada kesinlikle en dikkat çekici yer MNAC ( Museum Nacıonal de Art de Catalunya ) yani Katalonya Ulusal Sanat Müzesi. Burası eskiden Kraliyet Sarayıymış. Müzeye vaktimiz olmadığı için gitmedik ama giden herkes müzenin süper olduğunu söyledi ve gezmek için uzun bir zaman ayırmak gerektiğini de. Buranın ön tarafı Plaça de Espanya'ya bakıyor, önündeki cafede oturup Barselona manzarasının tadını çıkarabilirsiniz. Ayrıca yukarıda da belirttiğim gibi merdivenlerinde soluklanıp, geceleri çeşme başında ışık-ses gösterisini de izleyebilirsiniz.





Artık çok acıktığımızdan dolayı gündüz gördüğüm bir mekana gitmeye karar verdik. Metrodan Liceu durağında indiğinizde Lyceum Tiyatrosunun çaprazında 4-5 basamaktan oluşan merdivenler var. Merdivenleri geçtikten sonra sola dönünce bu mekanı göreceksiniz. Buranın ismi "Taverna Basca İrati" ydi. Burasının özelliği tapas barda yer alan tapasların hepsinin 1.80 Euro sabit fiyatlı olmasıydı. Tabağınıza bardan tapasları seçip diziyorsunuz ancak kürdanları atmıyorsunuz. Hesabı isterken garson kürdanları sayıyor ve hesabı getiriyor. Yalnız tek kötü tarafı zaten tüm gün yürüdüğümüz için yorgunluktan ölüyorduk ama meğersem burada oturulmuyormuş, herkes ayakta takılıyordu. Garsona burada oturma yeri yok mu dediğimde "This makes your legs stronger" dedi ama zaten tüm gün Barselona sokaklarını arşınladığımız için bacaklarımız epey güçlenmişti. Oturma yerinin olmaması dışında tapasları fena değildi. Bir de  mekan dar olmasına rağmen baya kalabalıktı. 


Barselona'da son gecemiz olduğu için merkezde her meydana giderek ve gezerek geçirdik. Plaça St.Jaume'de La Merce Festivali kapsamında gösterisi vardı. Koca meydan projeksiyon, ışık ve ses  gösterisini izlemek için tıklım tıklımdı. Binalarda bir anda kar yağıyor, bir anda parti yapılıyor bir anda binalar Stockholm'de oluyordu. Sanki bina bir insan olmuştu ve konuşuyordu. La Merce festivali kapsamındaki projeksiyon gösterisi gerçekten de muhteşemdi.

Las Ramblas caddesinde ise yine La Merce Festivali kapsamında Gigantes ( Devler Geçitine) denk geldik. Bu da apayrı bir deneyimdi. Dev figürler, şehirde müzik eşliğinde geziyordu. Kral, kraliçeler ve soyluların dev figürleri şehirde geziyordu. Dev kuklalara genelde bando takımları eşlik ediyorlar ve kuklalar müziğin ritmine ayak uydurup dönüp dans ediyorlardı. 



Yine başka bir caddede ejderha gösterisine denk geldik. Burada ejderha maketlerinin ağzından ateşler saçılıyordu, yine çoluk-çocuk büyük bando takımları onlara eşlik ediyordu ve seyircilere su püskürtülüyordu. 


Daha sonra Barselona Katedrali tarafına gittik ve onun ön tarafındaki sahnede de Flamenko gösterisi vardı. Herkes ellerinde Sangrialarıyla anılan gösteriyi izliyordu. Şehir cıvıl cıvıldı. Buradan da artık acayip yorulduğumuz için Plaça de Catalunya'ya gittik. Burasıda tıklım tıklımdı ve konser vardı. Buradaki konsere de katıldıktan sonra otelin yolunu tuttuk.

Barselona Katedrali:




4.GÜN:

Son gün check-out yaptıktan sonra Passeig de Gracia'da bulunan Il Caffe di Francesco'da kahvaltı yaptık. Pazar günü mağazalar kapalı ve bu cafede oldukça güzel ve kalabalıktı. Denediğim tatlıların hepsi de oldukça lezzetliydi. Burada kahvaltımızı yaptıktan sonra havalimanın yolunu tuttuk.




Barselona'da  gezip-gördüğümüz yerlerden aklıma gelenler bunlar. Bizim gidip görmeye vaktimiz olmadı ama vaktiniz varsa turistik rehberlerde pekte yer almayan Tibidabo tepesine de çıkmanızı tavsiye ederim. Burada bir lunapark, kilise ve Hz. İsa'nın  heykeli varmış ve burada da enfes bir Barselona manzarası sizi bekliyormuş. 


Hoşcakal Barselona, bir daha ki sefere görüşmek dileğiyle :)