22 Nisan 2014 Salı

MİDİLLİ ADASI

Daha önceki yazımda da belirttiğim üzere Özge benim bu blogu açmama vesile olan, kendisi de benim gibi seyahatkolik ve her zaman seyahat hakkında konuşmaktan zevk aldığım bir meslektaşım. Onlarda karı-koca olarak bizim gibi gezmeyi çok seviyorlar. Kendisi adeta Yunan adaları aşığı ve her fırsatta soluğu Yunan adalarında alıyor. Kendisi bana pek çok teklif etmiş olmasına rağmen bir türlü onunla birlikte Yunan adalarına gitme fırsatım olmadı umarım en kısa zamanda onunla birlikte bir Yunan adaları seyahati yapabiliriz.

Kendisi bana her seferinde Midilli'nin güzelliğinden bahsediyordu. Bende  madem Midilli bu kadar güzel, misafir yazar olarak blogumda yaz dedim. Kendisi de sağolsun ricamı kırmadı. Şimdi sizleri arkadaşım Özge Evci Eralp'in yazısıyla başbaşa bırakıyorum :) Yalnız kendisinin paylaştığı resimleri görünce acıkmamak elde değil :)



Sevgili Blog yazarımız, bizim söyleyişimizle Gökky’miz yeni doğan ikizleriyle ilgilenedursun, benden de bir misafir gezi yazısı istedi. Sonra da ekledi “Midilli’yi yaz, nasıl olsa ezbere biliyorsun” Benim nice gezilerime rehberlik yapan arkadaşımı kıramazdım tabi :)


Meis’ten Sakıza, Rodostan Kalimnosa, Kostan, Samos’a Pserimos’a kadar sayısını bilmediğim bir çok Yunan adası gezdim. Ama benim için Midilli bir numara. Annanemin annesi mübadele ile 9 yaşında Midilli’nin Yela (Pelopi) köyünden Ayvalık’a göç etmiş. Yani bir anlamda memleketim de sayılır oralar.


Önce teknik bilgilerle başlayalım. Midilli diye bilinen adanın asıl adı Lesvos. Yunanistan’ın 3. En büyük adasıdır kendisi. Lesvos isminin nereden geldiğinin de ilginç bir hikayesi var, ama orasını google amcaya bırakacağım şimdilik:)


Midilli’ye şu ana kadar hep Yunancayı ana dili gibi konuşan, Girit Göçmeni dedeciğimle gittim, ama ada halkının genel olarak çat pat ingilizce bildiğini ve zorluk çekmeyeceğinizi söyleyebilirim. Midilli’ye Ayvalık Jale tur ya da Turyol’dan alacağınız bilet ile, Gemi yolculuğu yaparak 1,5 saatte ulaşabilirsiniz. 


Yine gitmeden Ayvalıktaki acentalar aracılığı ile ya da internetten kiralık araba ayarlayabilirsiniz. Hatırladığım kadarıyla günlüğü 20 Euro civarı minik bir araba kiralanabilir. Adanın dar sokakları nedeniyle, genelde kullanılan ve kiralanan arabalar küçük. Gümrüğe yanaştığınızda arabanız da hazır sizi bekliyor oluyor. Kendi arabanızı da gemiye yükleyerek karşıya geçirebilirsiniz, ama kesinlikle kiralamak daha ucuza maloluyor.


Midilli büyük bir ada olduğu için, size en beğendiğim için seçtiğim 4 yeri anlatacağım, yoksa gerçekten bir kaç günde gezilemeyecek çok büyük bir ada. İlk gittiğimizde 8 gün kalmış, adayı ancak baştan başa bitirebilmiştik.


1.          Petra:
 Adanın en sevdiğim bölgesi. Yazın tatil amaçlı giderseniz, ucuza temiz ve güzel otel ve pansiyonlar bulabilirsiniz. Taşsız kum sahilinde denize girebilir, akşamları da müzikli tavernalarda eğlenebilirsiniz. Otel olarak Theofilos Paradise Oteli önerebilirim, yalnız rezervasyon yaparken otelin yeni inşa edilen kısmından oda isteyin. Otel çevresi köyü andırıyor, sessiz ve doğayla başbaşa, en genci 150 yıllık taş evlerle bezenmiş sokaktan 5 dakika yürüyerek sahile varabiliyorsunuz. Petra’nın gün batımını sakın kaçırmayın. Köyün merkezinde ‘Panagias tis Glikofilousas’ kayasını göreceksiniz, üzerinde de küçük bir kilise. Bu kilisenin inşaası sırasında çalışmalara yardım eden küçük bir çocuğun 40 metrelik kayadan aşağı elinde çay bardaklarının olduğu tepsiyle düşğü, ama çayların dahi dökülmediği gibi bir çok efsane köylüler tarafından anlatılıyor.
                             


Burada sahilin bir arka sokağındaki Katerina tarafından işletilen Zorba Taverna’da yemek yiyebilirsiniz, denk gelirseniz bu sokak arasındaki müzikli eğlenceler de süper oluyor.

                   

2.          Molivos:

Midilli adasının en turistik yeri Molivos. Burada ahşap kullanımının zorunlu olduğu, plastik masa ve sandalyelerin kullanmının yasak olduğunu duymuştum, gerçekten de plastik bir şey görmedim.  Molivos’ta hem birbirinden güzel evler, hem de muhteşem bir manzara göreceksiniz. Tavsiyem, arabanızı kaleye bırakın ve şehri yukarıdan aşağı doğru turlayın. 

         

3.          Skala Skamnia:

Skala Skamnia, aslında küçücük bir yer. Skamnia iskelesi anlamına gelen bu küçük limanı ben hep çok sevdim. Burada, kurutulan ahtapotları görebilir ve tadabilirsiniz. Bence şehrin en güzel deniz ürünlerini burada yapıyorlar. Adanın neresinde olursanız olun menünüzden barbun balığını eksik etmeyin. Barbunu bu kadar güzel başka hiç bir adada ve hatta Türkiye’de ne yazık ki yapamıyorlar. Şarapta pişirilmiş yumuşacık ahtapot, yanında da mis gibi zeytinyağlı ege otlarından tadabilirsiniz. Ekmeğinizi de kızarmış isteyin, adanın ekmekleri de çok güzel oluyor, greek salad’ın mis zeytinyağına bana bana yersiniz. Kalamar konusuna gelince, Yunanistan’da kalamarları bizim gibi terbiyelerek yumuşatıp kızartmıyorlar. Olduğu gibi bütün halde ızgaraya koyuyorlar. Bu nedenle biraz sert ve çiğ gelebilir, tadına bakmak isterseniz dilimlenmiş ve kızartılmış olarak isteyebilirsiniz. Yanında da sarımsaklı sos değil limon gelir. Ha bir de içi peynirli dışı panelenip kızartılmış kabak çiçeği dolması diyorum.

 
                         
Skala Skamnia’daki küçük kaya üstü kilisesinde fotoğraf çekilmeyi de unutmayın.



4.          Merkez:
Midilli merkez, adanın canlı yaşam merkezi. Buradaki oteller ne yazık ki çok temiz ve konforlu olmayabiliyor. Bu nedenle, araba kiraladıysanız havaalanı yolundaki Elyson Hotel neapolis’i öneririm. Arabayla 10 dakikada merkeze ulaşırsınız. Yok eğer arabamız yok, merkezde kalacağız diyorsanız gümrüğün hemen karşısındaki Blue Sea oteli öneririm. 
Adada öncelikle tavsiye edeceğim şey, pastanelere mutlaka uğrayın ve böreklerin hamur işlerinin tadına bakın. Özellikle “poğaça” olarak telaffuz ettikleri elmalı çörekleri muhteşem. Yaz-kış yağlı ve doğal koyun sütü kullandıkları için de sütlü tatlıları da çok güzel. 
Merkezde yeni bir pastaneden yediğim çikolatalı kupun tadını bir türlü unutamıyorum, her gidişimde ilk oraya yöneliyorum.




Yemek U şeklindeki merkezin bir ucundaki Fanari bölgesini tavsiye ederim. Bulabilirseniz Ouranos da güzel bir alternatif. Sizi bu konuda sınırlandırmak istemiyorum, sokaklara dalın ve bulduğunuz gözünüze güzel gelen yerlerde yemeğinizi yiyin,adanın yemekleri genel olarak her yerde süper.
Adanın ermou denilen alışveriş caddesindeki Agios  Terapon kilisesini, daha ilerdeki Türk Camii’ni ve hamamını da gezmeyi unutmayın.
    

Midilli Merkezde akşamları da bir çok müzikli modern bar alternatifini değerlendirebilirsiniz. Adanın en eski kahvehanesi olan ve merkezdeki Panellhinion’a da uğramadan geçmeyin.


Dikkat edilmesi gerekenler:
1.  Yemek servisinde çok yavaşlar. Yani Türkiye’deki gibi önünüze anında 10 çeşit yemeğin 10 dakikada serilmesini beklemeyin. Genelde servis çok yavaş, bunu kabullenerek gidin ve sinir harbi yaşamayın.
2.  Muhabbet ettiğiniz için size hediye vermek isteyen birileri mutlaka olacaktır, altta kalmak istemiyorsanız yanınızda Türkiye’den getirilmiş küçük hediyeler bulundurun.
3.  Uzo meraklılarına, Midili’nin uzonun başkenti olduğunu söylemek isterim. Bunun nedeni de Adanın damarı Kaz Dağlarından gelen sularının çok güzel olması. Adanın bir çok yerinde uzo fabrikalarını görüp uğrayabilirsiniz. Alacağınız en basit bir harita bile bu noktaları gösterir. Benim uzoyla aram çok iyi olmasa da, dedem en iyi ve kaliteli uzonun Aphrodite olduğunu söyler, onu Barbagianni izliyormuş. Uzo’nun suyla beyazlayan ve beyazlamayan çeşitleri de var. Alırken hangisini istediğinizi mutlaka belirtin.
4.  Adadan alabilecekleriniz; uzo, sardalya konservesi, kirece yatırarak yaptıkları bir tür reçel ve özellikle antep fıstığı reçeli, Mantamados’a uğrarsanız saganaki peyniri (paneleyip kızartın), süt ürünleri ve seramik ürünler, sakız tatlısı, sakız likörü, damla sakızı.
5.  Tüm dükkanlar siesta nedeniyle 13:00-18:00 arası civarı kapalı olur. Alışverişlerinizi bu saatlere bırakmayın.
İyi geziler :)







18 Nisan 2014 Cuma

FERRARİ GEZİSİ

Italya'ya kadar gelmişken Ferrari Müzesi ve Ferrari'nin fabrikasını gezmeden dönmek olmazdı. Her ne kadar yurtdışı tatillerine turla gitmeyi sevmesem de, Italya'yı baştan başa tursuz gezmenin daha zahmetli olacağına kanaat getirdiğimden dolayı Jolly Tur'da karar kıldık. Tura bu blogu açmama vesile olan arkadaşım Özge ve eşi Özgür'le gittik ve onlarında sayesinde hayatımda en eğlendiğim tatillerden biri oldu. Italya turunda Ferrari Müzesine gezi düzenlenmediği için bir gün tur programından ayrılmayı tercih ettik ve Italya'ya daha gitmeden  Ferrari'nin web sitesinden      ( http://museo.ferrari.com/ ) müze biletlerini aldım.

Tren biletlerini de  http://www.trenitalia.com/  sayfasından aldıktan sonra geriye gezinin gerçekleşeceği günü beklemek kalmıştı. Ferrari müzesi gezisi Fiorano pistine geziyi ve Ferrari Fabrikasının içine olan geziyi kapsamıyor. Şayet Fabrika ve Pist gezisine de dahil olmak istiyorsanız bunun için sınırlı kontenjan var ve bu turun mutlaka gitmeden internet sayfası üzerinden satın alınması gerekiyor.Internet sayfasından Ferrari müzesinin web sayfasına üye olduktan sonra Fabrika ve pist turuna kaç kişilik kontenjan kaldığını görebiliyorsunuz. (http://www.vivaraviaggi.it/ferrari.php?dispo) Bu tur günde 2-3 kere sınırlı kontenjanla düzenleniyor. Yalnız bu turda çok bir şey göreceğinizi düşünmeyin. Önceden internet üzerinden aldığınız bilette yer alan saatte müzenin önündeki durakta bekliyorsunuz ve Ferrari'nin otobüsü gelip sizi alıyor.

Otobüse binmeden önce herkesten fotoğraf makinesini veya cep telefonlarını toplayıp fotoğraf çekemememiz için merceği stickerla kapatıyorlar. Yani Fabrika gezisi ve pist turunda maalesef fotoğraf çekemiyorsunuz ve otobüsten inmekte yasak. Bu tur yaklaşık olarak 1 saat sürüyor ve otobüsteki rehber size her şeyi anlatıyor. Otobüs sizi alıp önce Fabrika'nın içine daha sonra da Piste götürüyor. Ferrari Müzesine kadar gitmişken müze ve fabrika turuna da katılmanızı tavsiye edebilirim. Biz fabrika gezisindeyken Ferrari'nin prototipleri cirit atıyordu. 

Ferrari Müzesi Italya'nın Modena şehrinin Maranello kasabasında yer alıyor. Biz Floransa'nın Montecatini kasabasından vakit kaybetmemek için sabah 7de trene binip önce Floransa'ya  yerel trenle, Floransa'dan da Modena'ya hızlı trenle gittik. Ben oldum olası yurtdışında tren yolculuklarını çok seviyorum. Böylece pek çok yeri görme imkanınız da oluyor. Biz yaklaşık olarak 3 saat süren bir tren seyahati gerçekleştirdik. Böylece Toskana'nın güzelliğini de görmüş olduk. 

Modena tren garına inince açıkçası şaşırdım sanki Italya'da değilim de Afrika'da bi yere gelmiştik. Artık şansımıza mı öyle yoksa her zaman mı öyle bilmiyorum ama her taraf Afrikalı göçmenlerle doluydu. Bunda galiba Italya'nın Afrikadan gelen göçmenlere kolaylıkla oturma izni vermesinin de bir etkisi var.

Modena Tren Garından Maranello Ferrari Fabrikasına gitmenin en kolay yolu taksiyle gitmek çünkü aradaki mesafe taksiyle bile yaklaşık olarak yarım saat sürüyor. Tabi gitmeden önce Ferrari'nin internet sitesi üzerinden Ferrari'nin makul bir ücret karşılığında sağlamakta olduğu shuttle servisinden de yararlanmanız mümkün. Bunun için gitmeden önce rezervasyon yaptırmakta fayda var. (http://museo.ferrari.com/museum/getting-here/)
Biz yaklaşık 30 Euro karşılığında Modena tren garından Maranello Ferrari Fabrikası'na taksiyle gittik.

Maranello'ya geldiğimizde gözlerime inanamadım sanki burası Lego kasabası gibiydi. Ferrari fabrikasının yanındaki yerlerde Ferrari kiralayıp gezme imkanıniz bulunuyor. Sokaklarda herkes Ferrari kiralamış ve Ferrari kullanıyordu. Tamamen bütçenize uygun olan şekilde kiralama Ferrari kiralayabilirsiniz. Bazı kiralama şirketlerinin  pistte Ferrari deneyimi veya daha çok saat Ferrari deneyimi yaşama gibi  seçenekleri bulunmakta.

Müzeyi her sene 250 bini aşkın insan ziyaret ediyormuş. Benim eşim araba delisi olduğu için o bu gezimizden oldukça keyif aldı, benim için de güzel bir deneyim oldu. Ama bana sorarsanız ben kesinlikle Stuttgart'ta bulunan Mercedes müzesini 1 numaraya koyarım orası gerçekten de süper bir müze.  Mercedes müzesinin yanında Ferrari'nin müzesi çok küçük kalıyor biraz daha zenginleştirseler bence hiç fena olmaz.

Müze gezimizi tamamladıktan sonra müzenin cafesinde bir şeyler atıştırdıktan sonra tren garına gidiş için makul bir ücret karşılığında Ferrari'nin sağladığı shuttle hizmetinden faydalandık. Shuttle önce Enzo Ferrari'nin doğduğu eve ( orası da şu anda müze- Modena'da) ardından da tren garına gidiyor. 

Biz Enzo Ferrari'nin evinin olduğu yerde bulunan müzede de yaklaşık olarak 10 dakika gezdik. Bu müzenin özelliği tepeden bakıldığında Ferrari'nin kaputu görünümünde olması. 

Mercedes ve Porsche müzesinden sonra Ferrari müzesi gezisi yapmış olduğum 3. müze gezisi oldu. Darısı BMW ve Lamborghini müzesine :)
































15 Nisan 2014 Salı

SEYAHAT TEMALI BABY SHOWER PARTİM

Daha önceki yazımda da belirttiğim gibi Ekim 2013'te ikiz oğullarım Kaan ve Arhan'ımızı kucağımıza aldık bu sebeple bloguma yazmaya ara vermiştim..

Daha önceden üniversiteden arkadaşlarımızla  diğer arkadaşımızın hamile arkadaşımıza sürpriz parti hazırlayacağına dair karar almıştık. Benim sürpriz baby shower partimi de Özge arkadaşımız organize etti ama ben bu kadar güzel bir parti olacağını aklımdan geçirmemiştim. Özge benim baby shower partim için hummalı bir çalışma yapmış ve  partim için "Şans Parti Atölyesi" ile anlaşmış.

Konsept olarak  benim  seyahat etmeyi çok sevdiğimi bildiklerinden dolayı seyahat temalı baby shower partisi organize etmişler. Benim için hazırlanan baby shower partisini gördüğümde çok mutlu oldum. "Şans Parti Atölyesi"n den Birgül Hanım,  Özge'yle elele vererek terası çok güzel süslemişlerdi.

Seyahat etmeyi çok seven birisi olarak partiyi görünce bayıldım. Size de fikir olması açısından partimden bir kaç fotoğraf paylaşıyorum. Seyahat temalı hediyelikler, fotoblog, çerçeveler ve pastam gerçekten de çok güzeldi.

Siz de babyshower, doğumgünü gibi özel etkinlikleriniz için "Şans Parti Atölyesi" ile görüşebilirsiniz.  İletişim için : bilgi@sanspartiatolyesi.com  'a mail atabilirsiniz.