20 Mayıs 2015 Çarşamba

ANKARALI BLOGGERLARLA CHEF AKADEMİ BULUŞMASI

6 Mayıs 2015 tarihinde Şef Ali Açıkgül  önderliğinde Chef Akademi'nin Çayyolu'ndaki yeni şubesinde Ankara Etkinlik Ayşegül Aygün'ün organizatörlüğüyle leziz yemekler yapmak için buluştuk.
Yemek yaparken oldukça eğlendik ve açıkçası yaptığımız yemeklerin bu kadar leziz olacağını düşünmemiştim. Yemeklerin tadı hala damağımda. 

Chef Akademi'de değişik workshoplar, dersler ve kurslar mevcut. Bence siz de bir göz atın eminim hoşunuza giden bir aktiviteye denk geleceksiniz.

Benim ekip arkadaşım İnci Tadında blogunun sahibi İnci Hanımdı. Kendisine teşekkür ederim :) Onun dışında bu özel etkinlikte Mide Mühendisi blogunun sahibi Emrah Bey,  Etmanyak blogunun sahibi Hasan Bey,  Ebru HanımDolu Dolu Mutfak blogunun sahibi Aslı Hanım, Yemek Yolculuğu blogunun sahibi Banu Hanım, Ordan Burdan Hayattan blogunun sahibi Yasemin Hanım vardı. Bu güzel etkinliği düzenleyen Şef Ali Açıkgül'e ve Ankara Etkinlik - Ayşegül Hanım'a da ayrıca teşekkür ederiz. 

Hazırladığımız yemekler tam da benim damak tadıma uygun olan İtalyan mutfağıydı. Sizleri aşağıda fotoğraflarla baş başa bırakıyorum :) 








11 Mayıs 2015 Pazartesi

Doğuş Otomotiv Trafik Hayattır!

Direksiyon başında mesajlaşmayın, güvenliğinizi riske atmayın.
Trafik Hayattır!

Gelişen teknoloji sayesinde günlük işlerimizin birçoğunu cep telefonları üzerinden yapmak hem hayatımızı kolaylaştırıyor hem de cep telefonuna olan bağımlılığımızı giderek arttırıyor. Bu bağımlılık trafikte ise önemli bir tehlike unsuru yaratıyor.
Araç kullanırken cep telefonuyla mesajlaşmak veya konuşmak sadece sürücü güvenliğini değil, yaya güvenliğini de tehlikeye atan en büyük hatalardan biri olarak gösteriliyor. Yapılan bir araştırmaya göre cep telefonuyla mesajlaşan veya konuşan bir sürücünün sarhoş bir sürücü ile aynı tepkileri verdiği öne sürülüyor. Tüm bu sebeplerden ötürü Doğuş Otomotiv’in kurumsal sorumluluk platformu Trafik Hayattır cep telefonu kullanımı konusuna dikkat çekerek, toplumu bilinçlendirmeyi hedefliyor.
Trafik güvenliği bilincini toplumun tüm kesimlerine yaymak için faaliyetlerini sürdüren Trafik Hayattır, 4 ana mesaj üzerinden farkındalık yaratmayı hedefliyor. Bu kapsamda, platform aşırı hız, bebek koltuğu kullanımı, emniyet kemeri gibi trafik güvenliği stratejik mesajlarına son yıllarda ‘cep telefonu’ kullanımını da ekledi. Trafik Hayattır cep telefonu kullanımına dikkat çeken dergi ve gazete ilanlarına ek olarak, yeni animasyon serisindeki animasyonlarla da cep telefonu kullanımının risklerini esprili şekilde aktarıyor.
Bir boomads advertorial içeriğidir.

4 Mayıs 2015 Pazartesi

İSTANBUL'DA ÇOCUKLA HAFTASONU GEZİSİ

Hazır 1 Mayıs Cuma gününe geliyor biz de bu durumdan istifa edip soluğu İstanbul'a aldık. Bu bizim bebeklerle tek olarak yapacağız ilk seyahatti. Yani daha önce de seyahatler yaptık ama arabada mutlaka bizden başka birisi daha olurdu. Tabiki İstanbul'da bize yardımcı olacak başka kişiler vardı yoksa 2 bebekle şu aşamada tatil biraz hayal. Yani bunu en iyi daha küçük ikiz bebeği olanlar anlar.

1 Mayıs haftası oldukça hastaydım, İstanbul planını uzun zaman önce yapmıştık. Acaba hastalığımdan dolayı gidemeyecekmiyiz acaba diye de düşünmeye başlamıştım. Çarşamba günü doktora gittim, ateş, halsizlik, boğaz ağrısı, baş ağrısı hepsi vardı. Doktora iki gün içinde iyileşmeyi çok istediğimi, Cuma günü İstanbul tatili planladığımı bunun için mucizeye ihtiyacım olduğunu belirttim. Doktor tabi bunun karşısında gülümsedi neyse bana serum bağladılar. Bence serum kısa sürede toparlanmam da bana yardımcı oldu ha bir de antibiyotiğin etkisini unutmayalım :D

Neyse Cuma günü gidiş, Pazar dönüş olduğundan dolayı gezmek için bebeklerle gezmek için ufak bir plan çıkarttım.

Konaklayacağımız yer akrabamızın Demirciköy'deki eviydi. Hep oralara gittiğimde "Atatürk  Arboretumu"nu görürdüm ama girmek fırsat olmamıştı. 



1. GÜN: 


Eve yerleştikten sonra önce "Atatürk Arboretumu"na gittik. Arboretum, ağaçlar ile ağaçcık ve çalı gibi diğer odunsu bitkilerin yetiştirilmesine adanmış botanik bahçe anlamına gelmektedir. Türkiye'de biri Yalova'da olmak üzere toplam 2 tane arboretum bulunuyormuş.

Atatürk Arboretumunun olduğu cadde arabalarla doluydu hatta acaba girmesek, geri mi dönsek diye düşünürken tam giriş kapısının önündeki araba çıktı biz de arabayı oraya park ettik. Giriş ücreti olarak 10 TL ödedik. Girdikten sonra düz ilerleyince sola doğru yürümenizi tavsiye ederim. Karşınıza göl çıkacak. Burada birbirinden hoş kareler yakalayabilirsiniz. Çalıkuşu dizisini izleyenler de elbet hatırlayacaktır. Dizinin ilk bölümü burada çekilmişti. Burası o kadar sessiz, sakin huzurlu bir yer ki.. Her adımda fotoğraf çekmek için harika kareler yakalayacağınıza eminim. Gölde ördekler, balıklar, kaplumbağalar usulca yüzüyordu. 

Yine burada tüm ağaç ve bitkilerin önünde yer alan plakada bu bitki türünün ismi ve açıklaması yer alıyor. Tam mevsimi olduğu için doğa bize bütün ihtişamını sunuyordu. Şu anda burası giderek popüler hal almaktadır. Biz oradayken pek çok gelin-damat çekimi vardı.

Yalnız burada herhangi bir cafe-restaurant olmadığını belirtmeliyim. Girişte de yanınızda yiyecek olup-olmadığı soruluyor. Burada pek çok bitkiyi de ilk kez göreceğinizi eminim.

Yurtdışında da bu tarz yerler mevcut ama içerisinde cafe bulunuyor. Buraya da tam meydana orta yere bir cafe kurulsa bence hiç fena olmaz. O manzara karşısında bir kahve içmek eminim çok güzel olur. Yani haftasonu için İstanbul'da burası esgeçilmemeli.


Atatürk Arboretumundaki gezimizden sonra sıra Göçmen's Ranch'a geldi. Burası Zekeriyaköy'de yer alıyor. Burası binicilik tesisleri ve aynı zamanda pony club. Buranın avantajı buraya üye olunmadan da girilebilmesi. Bence burası da çocuklu aileler için ideal. Biz ordayken de binicilik dersi alan pek çok kişi vardı. Mekanın avantajı Sarıyer Muhallebicisi tatlılarının da burada yer alması. Biz mekanın açık havada yer alan cafeteryasında oturduk. Tavukgöğsü, çay ve sigara böreği aldık hepsi güzeldi. Oturduğumuz yer parkura bakıyordu. Mekan oldukça büyük bir alana kurulmuş. Parkurların arka tarafında köy tarzında bir yer kurulmuş. Burada atlar, inekler, lamalar, deve kuşu, tavuklar, tavus kuşları ve aklıma şu anda gelmeyen pek çok hayvan bulunuyordu. Arhan'la Kaan'ın bu kısım özellikle çok hoşuma gitti. Böylece kitaplarda ve çizgi filmlerde gördükleri hayvanlarla bizzat tanışmış oldular. Bende bu kısmı bizim köyümüze oldukça çok benzettim. Yine çiftliğin arka tarafından inekler, koyunlar çimlerde otlanıyordu. Çocuklar da ponyler için özel olan yürüyüş yolunda ders alıyorlardır. Bence burası çocuklu aileler için kesinlikle ideal.

3 yaşından büyük çocuklar ponylere bindirebilir, onlarla yürüyüş yapabilir ve göl kenarındaki balıklara yem atabilirsiniz. 6 yaşından büyük çocuklarınıza ise binicilik eğitimi aldırabilirsiniz.

Kısacası ben buradan çok memnun kaldım, İstanbul gibi keşmekeş bir şehirde bu dinginlik, huzur insana iyi geliyor.





2. GÜN:

BALTALİMANI JAPON BAHÇESİ:

Nisan- Mayıs ayı İstanbul'un en güzel zamanlarından birisidir. Bu dönemde laleler, erguvanlar açmış olur ve İstanbul adeta masalımsı bir kimliğe bürünür. 

Nisan ayında Emirgan Korusunda lalelerin manzarası kesinlikle görülmeyi hak ediyor. Bizde Sarıyer'den sahil yolunu takip ederek Emirgan civarına geldik ama o da ne bir trafik bir trafik ve hepsi de Emirgan Korusu için olan trafik. İçeri girmek için çok beklemek gerekiyordu, içeride de otopark bulmanın çok zor olduğunu duymuştum. Bunun üzerine Emirgan Lale Bahçelerine gitmekten vazgeçtik.

Baltalimanında da Japon Bahçesinin olduğunu duymuştum. Sakuraları görmekte eminim çok güzel olacaktı. Baltalimanı Hastanesinin çaprazında yer alan bu bahçe dışarıdan ilk bakışta farkedilmiyor. Hatta burası özel mülk veya paralı bir alan zannedildiği için içerisi genelde boş oluyormuş.  Bu bahçe Sakıp Sabancı caddesiyle Balta Liman Çayır Caddesinin kesiştiği noktada yer alıyor. Biz arabayı Baltalimanı Kemik Hastalıkları Hastanesinin önüne park ettik.

Japon Bahçesi ufak ama oldukça sevimli bir yer. Sakuralar rüzgardan çimenlerin üzerine savruluyordu burada güzel kareler yakaladık. Çimler pembe bir görüntü almıştı. Çocuklarda çimlerde koşarak eğlendiler. Bahçenin hemen ilerisinde de ufak bir şelale yapılmıştı. Taşların üzerinden geçerek şelaleyi izledik. Tabi ki bu daha çok çocuklar için güzel bir aktivite oldu. Suya bakarak baya oyalandı bizim ufaklıklar. 





Burada da gelin çekimleri vardı. İstanbul'un her yeri gerçekten de ayrı güzel. 





BEBEK TURU: 

Her ne kadar İstanbullular için pek cazip gelmese de biz Ankaralılar için Bebek her zaman bir cazibe merkezi olmuştur. 


Acıktığımız için arabayı Midpoint Bebek'in valesine teslim ettik ve biz de o an Midpoint'te boşalan cadde kenarındaki ilk masaya konumlandık. 2 adet mama sandalyesi istedik ve hemen getirdiler. Orada yer açılsın diye de bir puseti içeri götürdüler. Ben zaten Midpoint lezzetlerini hep severim bebekle Midpoint Burger'i yemesi zor olacağından dolayı makarna seçtim. Gerçi makarnalar biraz diriydi ama olsun. Bebekler durmayınca da rica ettik onlara boyama kağıdı ve boyama kalemleri getirdiler. 


Buradan sonra karşıya geçip bebeklerle Bebek Parkında takıldık. Daha sonra diğer akrabalarımızla La Sirene'de buluştuk ve denize nazır kahve içtik. Kahve turundan sonra bebeklerle sahilde pusetlerle baya bir tur attık, yürüyüş yaptık.

Sıra çay keyfine gelmişti, çayımız da bir Bebek klasiği olan  Bebek Kahve'de yudumladık. Tabi bebeklerin sakin durduğunu sanıyorsanız yanılıyorsunuz. Pek çok kez deniz kenarına götürüp, aaa bak bu gemi, aaa bak bu martı, aa bak bu kuş diye oyaladık. Sonra tek tek teknedekilere el salladık :D

Bebek'te o kadar çok vakit geçirdik ki, artık akşam olmuştu.

3. GÜN:


Akrabalarımızın evi Demirciköy'de olduğu için Uzunya bizim vazgeçilmezlerimizdendir. İstanbul'a her gittiğimizde buraya ya balık yemeye veya kahvaltıya geliriz. Bence burası süper bir yer. Burayı gören inanamıyor yok artık burası İstanbul değildir diyor. Uzunya'da tek bir lokanta bulunuyor. Sakin bir yerde dalgalar, Karadeniz manzarası eşliğinde sessiz bir koyda dinlenmek ve manzaraya bakarak hayallere dalmak istiyorsanız burası tam size göre. Yazın burada denize de girebilirsiniz. Çocuklarınız burada çimlerde koşabilir, kumda oynayabilir.. Kahvaltısı da  mükemmel kesinlikle tavsiye edilir. Burada kamp ta yapıbildiğini belirtmeliyim.



Çocuklarla 3 güne İstanbul'a bunları sığdırdık ama bu daha çok dinlenme ve keyif tatiliydi. 3 günde bende kendimi yenilenmiş hissettim.

Dönüş yolunda da "Tarihi Bilice Börekçi"si ne uğrayıp börekleri depoladık. Kıymalı üzümlü börekleri cidden enfes. Yolunuza buralara düşerse sakın esgeçmeyin. 

Hafta sonunda İstanbul'da çocuklarla ne yapsak diyorsanız belki bu yazım size yardımcı olabilir ;)