21 Ocak 2013 Pazartesi

MASAL ŞEHRİ - TRİER

Trier'le ilgili yazımın bende "Hürriyet Seyahat" ekinde yer alması sebebiyle de,  ayrı bir yeri var.

Hürriyet Seyahat ekindeki yazım için: http://www.hurriyet.com.tr/seyahat/20586541.asp




Kim tahmin edebilirdi ki bu küçücük kasaba görünümlü tatlı şehire hayran kalacağımı.. Trier'le ilk kez tanışmam 2011 senesinin Şubat ayında oldu. Daha sonra kendisini çok sevmiş olmalıyım ki, 2011 Aralık ve 2012 senesinin Aralık ayında da ziyaret etme imkanım oldu. Trier'e ilk kez bir seminer sebebiyle gitmiştim hatta bu küçük şehirde sıkılacağımı düşünüp seminere gitmesem mi diye bile düşünmeye başlamıştım ama iyi ki gitmişim. Şehir bende güzel anılar ve arkadaşlıklar bıraktı. Trier şehri  Almanya’nın güneybatısında, Rheinland-Pfalz eyaletinde, Lüksemburg’a sadece 40 kilometre uzaklıkta yer almaktadır. Trier şehri Almanya'nın en eski şehri olup, Mosel Nehri’nin kıyısında kurulmuştur.  Yeşilliklerin ortasında konumlanmış Trier’in nüfusu da yaklaşık olarak 100 bin civarındadır. 


Köln'den hızlı trene (ICE) bindiğimde beni Trier'de nelerin bekleyeceğini bilmiyordum. Köln’den  (Koblenz şehrinde yaptığım bir aktarma ile) hızlı trenle yaptığım seyahat boyunca, doğal güzelliklerden gözlerimi alamadım. Tren nehrin kenarında, vadiler arasında kıvrılarak göz alıcı kale ve şatoların arasından geçerek şehre vardığında, bu şehrin ayrı bir büyüsü olduğunu fark etmiştim. 

Trenden Manzara:









Trier'in bir masal şehri olduğunu belirtmemin sebebi de, noel zamanı hikaye kitaplarından çıkmış bir görünüme bürünmesidir. Kar, noel pazarı, özel yemekler, tarihi yapılar, noel şarkıları, çam ağaçları, noel babalar ve sıcak şarabın kokusu eşliğinde kendinizi gerçekten de masal kahramanı gibi hissediyorsunuz. 








Tarih sevenler için bu şehir adeta bir nimet. Şehir adeta bir açık hava müzesini andırıyor. Trier, İkinci Dünya Savaşı’nda müttefik devletler tarafından bombalanmamış nadir yerleşimler arasındadır. Geçmişi iki bin seneden daha fazlaya uzanmaktadır. Şehir pek çok tarihi eser barındırıyor ve bu eserlerden çoğu UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi’nde yer almaktadır. 

Kentin en önemli yapısı tarihi Romalılar dönemine kadar uzanan Porta Nigra (Siyah Kapı)'dır. Porta Nigra Romalılar döneminde yapılmış ve ana surun giriş kapısı olup, aynı zamanda Alplerin kuzeyindeki en büyük Roma yapısıdır. Porta Nigra Tamamı tamamı dört tane olan kapılardan günümüzde tek ayakta kalanıdır.





Trier'deki bir başka yapı Konstantin Bazilika (Konstantin Bazilikası) dördüncü yüzyılın başında İmparator Konstantin onuruna inşa ettirilmiş bir Roma sarayı bazilikası. Günümüzde Protestan kilisesi olarak kullanılıyor. Bu dev yapının önemli özelliği sütun bulunmaması. Kilise tek parça halinde herhangi bir iç kolon olmadan inşa edilmiştir.

Diğer önemli tarihi yapı Liebfrauenkirche (Meryem Ana Kilisesi). Anılan kilise Almanya’nın en eski gotik kilisesi. Önemli özelliklerinden birisi Hz. İsa’nın ölürken üzerinde bulunduğu iddia edilen hırkanın burada sergilenmesi.


Kurfürstliches Palais (Elektör Sarayı), çok bakımlı ve güzel bir bahçeye sahip bir saraydır. Dışı pembe boyalı saray 17’nci Yüzyıl’dan 1794’e kadar Trier elektörünün konutu olarak kullanılmış. Elektör, Kutsal Roma-Germen İmparatorluğu’nda, imparator seçimine katılma hakkına sahip prens ya da piskopos anlamına geliyor. Bahçesindeki banklarda oturup dinlenebiliyorsunuz. 




Şehirde gezerken rastladığım Roma hamam harabelerinden en önemlisi Kaiserthermen (İmparator Hamamları). Hamamlar yaklaşık 1600 yıllık geçmişe sahip.





Mosel Nehri, 560 kilometre uzunluğunda ve Ren nehrinin bir kolu. Nehir boyunca oluşturulan oturma teraslarında ve kafelerde dinlenebilirsiniz. Nehrin üzerindeki Römerbrücke (Roma Köprüsü)'de tahmin edilebileceği gibi Almanya’nın en eski köprüsü. Trier küçük bir şehir olduğu için her yeri yürüyerek doya doya gezmenizi tavsiye ediyorum.





Şehrin diğer bir özelliği de sosyalizmin öncüsü Karl Marx'ın Trier şehrinde 5 Mayıs 1818'te doğmuş olmasıdır. Anılan ev şu anda müzedir. (Karl Marx Haus) Bende anılan müzeyi Malta'lı bir avukat arkadaşımla ziyaret ettim. Evin dışı beyaz boyalı, panjurları yeşil. Müzenin duvarlarındaki panolarda Marx'ın hayatı anlatılıyor. Müzede düşünürün hayatına dair belgeler, mektuplar ve kişisel eşyaları da bulunuyor. Evin içinde şirin bir avlu var. Trier'e gelenlerin bu müzeyi de gezmelerini tavsiye ediyorum.


 





Alışveriş konusunda ise Hauptmarkt ve etrafındaki sokakları tavsiye ediyorum. 




Trier'de gece aydınlatılan binalar da bir başka güzel: 



Hauptmarkt'ın etrafı çok güzel cafelerle ve lokantalarla kaplıdır. Hauptmarkt'ın ortasındaki Petrus Brunnen (Petrus Çeşmesi) ise ayrı bir şehre hava katıyor. Hauptmarkt şehrin en popüler meydanı ve noel zamanı noel pazarı da burada kuruluyor.



Hauptmarkt'ın etrafında her zevke, keseye göre restoran bulmak mümkün. Ancak kentin kalbi olan Hauptmarkt’te yer alan ‘Zum Domstein’ en ünlü, kaliteli lokantalarından biri. Romalılar döneminden kalan tariflerden yapılan yemeklerden tadarak, tarihi bir ambiyans içerisinde keyifli ve lezizli bir yemek yemeniz mümkün. Ayrıca yemekleri tadarken meşhur şaraplardan da yudumlayabilirsiniz.




Trier, turizmin yanı sıra bir üniversite şehri. Bu nedenle gece hayatı hareketli. Gençler arasında tercih edilen mekanlardan en önemlisi de Kornmarkt'ta yer alan Louisiana Bar. Burası hafta içi akşamları bile dolu.

Kornmarkt'ta ayrıca buz pateni  yapma imkanı da mevcut. Kış gecelerinde burası dolu oluyor ve arkasında farklı renklerle aydınlatılan bina buraya farklı bir ambiyans katıyor.




Yine meşhur kremalı (sahne) Alman pastalarından denemek isterseniz size lalışveriş caddesinde yer alan Mohr Cafe'yi tavsiye ediyorum. 

Yurtdışında gittiğim yerlerde konfora, temizliğe ve otelin güvenilir olmasına dikkat ettiğim için her gidişimde de Hotel Arcadia’da kaldım. Buradan şehrin kalbi olan Hauptmarkt’a yürüyerek 10 dakikada ulaşmanız mümkün. 

Trier'in etrafı üzüm bağlarıyla dolu olup, Trier'de şarap tadım günlerine katılmanız mümkün. 


Trier'de geldiğinizde bir trene atlayıp sadece 40 dakika uzaklıkta olan Lüksemburg'u da mutlaka ziyaret edin.




6 yorum:

  1. Berlin, Münih, Frankfurt gibi klasikleşmiş destinasyonlar yerine birçoğumuzun ilk defa ismini duyduğu Trier şehri hakkındaki izlenimleriniz gerçekten ilgi çekici. Almanya'ya seyahat edeceğim zaman listeye Trier'i de ekleyeceğim :)

    YanıtlaSil
  2. MERHABALAR.Üniversitelerinde denizçilik bölümü var mı

    YanıtlaSil
  3. merhaba Gökçe, dün biz de bir Aralık gününü Trier'de annemle geçirdik. Blog yazının gezimize çok faydası oldu. Bu konuda Hürriyet Seyahat ile aynı fikirdeyim :) Şehirde bazı yeni Roma kalıntıları bulunmuş sanırım, oldukça geniş bir alanda bunun düzenlenmesi yapılıyordu.
    Almanya'yı birgün beraber gezmek dileğiyle :)
    -Mert Karakaya

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet gördüm fotolardan ve eski günleri yadettim umarım beğenmişsinizdir sizde Trier'i 😉 Aralık'ta kesinlikle en güzel zaman👍son cümlendeki dileğinde umarım gerçekleşir 😀 Selamlar

      Sil
  4. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil