8 Mart 2019 Cuma

KARS GEZİSİ


KARS


Gönül isterdi ki buraya Doğu Ekspresi yazısı yazayım ama kısmet işte :D  Son 2 senedir revaçta olan Kars’ı görmeyi çok  istiyordum ama bir türlü denk getirememiştim. Her nasip vaktine esirdir  misali beni kısmetim de Şubat’ın son haftasında Kars’ı görmek varmış.

Bende Kars’ı görme isteği uyandıran en önemli etken Katerina Sarayı Otel’di. Instagram’da 1 kaç sene önce Katerina Sarayı’nın bahçesinde oturan sevdiğim bir bloggerı arkadaş grubuyla görmüştüm. O sırada usul usul  yağan karlar altındaki ve dolayısıyla masalsı kıvama bürünen Katerina Sarayı’na gitme hevesim işte o an doğmuştu.

Diğer yazılarımda da bahsettiğim üzere benim bu blogu kurmama vesile olan ve 7/24 her türlü seyahate hazır olan :D Özge'ye Kars fikrinden bahsettim ve böylece Özgür, Beren ve Özge'yle  Kars’a gitmeye karar verdik. Özge bu gezide  tüm ipleri benim elime verdi. Gezi ekibime buradan da şimdiden teşekkür edeyim, planıma hiç karışmadılar  ve sürekli sen nasıl mutlu oluyorsan öyle olsun modundalardı.

Gezinin tarihine karar verdikten sonra baya bir süre Doğu Ekspresine baktım.  Ama Cuma gece gidiş şeklinde boş yataklı kompartmana ne yazık ki denk gelemedim. Hepimizin de bildiği üzere tur şirketleri daha önceden yer alıyormuş. TCDD’de seferler en geç 1 ay sonrası için açılıyor, yani bu durumda 1 ay dan daha uzun süre zarfındaki seferler maalesef görüntülenemiyor. Ama yeni açılan güne baktığınızda da yataklı vagonların hep dolu olduğunu, oturmalı kısımda da tek tük oturma alanlarının kaldığını göreceksiniz. Bu durumda illa Doğu Ekspresi olacaksa oturmalı olarak 26 saat gitmek durumunda kalacaktık. Bunun üzerine daha fazla kasmayalım dedik Şubat ayında 2 tane haftasonuna karar kıldık.

Bunun üzerine hemen Katerina Sarayı Otel’i aradım ve resepsiyondakiler bana otelin  Mart sonuna kadar tüm haftasonları dolu olduğunu söyleyince büyük bir hayalkırıklığına uğradım. Yukarıda da bahsettiğim üzere bu otelde konaklamadıktan sonra Kars’ı görmek benim için pek anlam ifade etmeyecekti

Niyeyse bu otel en başından beri bana masalsı ve farklı bir havası olan bir yer olarak gözüktü. Eee madem otelde yer yoktu harekete geçmeliyim diye düşündüm ve otelin sahibi Baha Bey'le irtibata geçtim. Otelde kalma isteğimi anlattıktan sonra sağolsun bize oda ayarladı. Bu vesileyle kendisine tekrar teşekkür ederim.

Otel işini de ayarladıktan sonra uçak biletlerini de aldık. Uzak bir tarih bile olsa önümde bir tatil planının olması, bir uçak biletinin olması beni her zaman mutlu etmiştir.  Bu hatta benim hayatta motive olmama sebep olan etkenlerden birisidir. 

Otel ve uçak bileti işi hallolduktan sonra sıra geldi Kars planına. Kars’ta görmek istediğim yerlerin hepsini 2 günde gerçekten de yetiştirdik. Araları uzak mesafe olduğu için bu durumda ya havalimanından araba kiralayacaktık ya da en mantıklısı bir taksiyle anlaşmaktı. Ben 2. Tercihi seçtim ve bizi tüm gün gezdirecek taksi ile anlaştım.

İlk gün için planımız Kars Havalimanı- Ani Harabeleri-Çıldır  Gölü şeklinde bir program, 2. Gün de Sarıkamış’ı görmek istiyordum. 

Bu vesileyle Kars’a gitmek isteyenlere taksi hizmetinden memnun kaldığım Kubilay’ın instagram hesabını da vereyim. Artık gidenler benden selamımı iletsinler..  ( @karstaksi1 )  Kubilay veya babası sizi istediğiniz yerden alacak şayet kendileri müsait değilse eminim arkadaşlarına yönlendireceklerdir.

Ulaşım işini de hallettikten sonra sıra kaz etini merak ettiğim ve ismini sıklıkla duyduğum Kars Kaz Evinden rezervasyon yapmaktı.  1 ay öncesinden akşam yemeği için rezervasyon yaptırmak istediğimde bana dolu olduğunu söyleyince bir an ne oluyoruz dedim içimden. Yurtdışında en ünlü restaurantlarda bile bir şekilde ayarlıyordum. Daha sonra bana tarih konusunda yanlışlık yaptıklarını söylediler ve böylece rezervasyon işlemi de tamamlandı.

Artık benim için geri sayım başlamıştı. Hatta bazı arkadaşlarımda  Doğu Ekspresi ile gitmedikten sonra Kars’ın bir anlamının olmadığı, boşuna heyecan yaptığımı, Kars'a beklentiyle gitmemem gerektiğini söylüyorlardı. Ama benim için öyle olmadı. Kars bende aynı yurtdışı seyahatlerinden aldığım hazzı bıraktı.

Şimdi gelelim Kars gezimize :) 
 
     1.   GÜN: 

Uçağımız erken saatte olduğu için sağolsun Özgür bizi aldı . Gezimizin lojistik destek işini sağolsun Özgür halletti.




  


Kars uçağına bindiğimde artık oldukça mutluydum. Gitmeden önce hep Kars’ta acaba donacakmıyız diye düşünüyordum. Ama uçakta da kalın giyinemeyeceğime göre yanıma 2-3 parça aldım üşüdükçe giyerim diye. Kars bizi güneşli, pırıl pırıl ama soğuk bir havayla karşıladı. Ama kaldığımız 2 gün boyunca asla dondum diyemem. Hava bence Kars'a göre oldukça iyiydi.

                             HELLO HARAKANİ :)Kars'a geldiğimiz belli olsun :D 








ANİ HARABELERİ: 
Kars Harakani Havalimanından yaklaşık 1 saat yolculuktan sonra Ani Harabelerine geldik. Bana hediye gelen Müze Kartı’mı da ilk kez burada kullanma fırsatına eriştim. Ani Harabeleri Alanına girdikten sonra adeta büyülendim . Ermenistan hemen  karşımızda duruyordu. Aslında Ani Harabeleri için tüm tarihi hakkında bilgi sahibi olmak ve tüm alanı gezmek için  bir tam gün bile harcanabilir. Bizimki biraz turist işi olduğu ve fazla vaktimiz olmadığı için Ani Harabelerinde yaklaşık 2-3 saat geçirdik ve güzel manzaralı yerlerde fotoğraflarımızı  çektik.


 




 

 
  




Şayet su vb. ihtiyacınız varsa Ani Harabelerinin girişinde yer alan ufak büfeden ihtiyaçlarınızı alın çünkü içeride bir şey bulamıyorsunuz.

ÇILDIR GÖLÜ:

Ani Harabeleri  girişinde çay molası verdikten sonra bu sefer istikamet Çıldır Gölüydü. Çıldır Gölünde herkes Atalay’ın Yeri’ni tavsiye ediyor. Ama Atalay’ın yeri de gölün uzak tarafında yer aldığı için biz Yunus ‘un Yeri Balık Lokantasına gittik. Çıldır Gölünde meşhur olan yemek o gölden çıkan Sarı Balık.  Balıkların tadı idare ederdi. Sanki bol yağda çok kızartmışlar gibi geldi, öyle olunca da balığın tadı çok iyi anlaşılmıyor bence. Yemeğimizi yedikten sonra hemen lokantanın önünde yer alan atçılarla konuştum. Kısa olan tur 10 TL, daha uzun olanı ise kişibaşı 15 TL . Biz uzun turu seçtik. Atla gölün ortasına doğru gittik ve donmuş gölün üzerinde oynayarak –zıplayarak baya vakit geçirdik. Gölün ortasında atçıların arkadaşı vardı ve donmuş gölden parçaları kırmaya başladı ve bu baya uzun sürdü.Gölden balık tuttu. Gölün ortasında baya vakit geçirdikten sonra  atlı kızakla tekrar geri döndük. Ben göl aktivitesinden de oldukça keyif aldım. 


Çıldır'da Çıldırmacalar :D 





Yurtdışında çok daha dandik aktivitelerden bunun misli paralar aldıkları için 15 TL bu aktivite için bana oldukça uygun geldi.

Daha sonra  tavsiye üzerine Yunus’un Yeri Balık Lokantası’na arabayla 10 dakika uzaklıkta bulunan Kütük Ev’e gittik. Kütük Evi’de görmeden bu gölden ayrılsaymışım cidden üzülürdüm. Kütük Ev’de kendimi Abant’ta gibi hissettim. Burası Kasım 2017'de  faaliyete geçmiş. Hatta şöyle söyleyeyim buranın manzarası Yunus’un Yeri’nden daha güzel. Gölün daha güzel bir tarafına hâkim. Kütük Ev’in  önünde de kızaklı atlar var. Tavsiyem Çıldır Gölü’ne giden herkesin Kütük Ev’e de uğrayıp bir kahve molası vermesi.


Kütük Ev'den Manzara:


Her tarafın karla kaplı olduğu yollarda ilerlerken artık gün de bizle vedalaşıyordu.
 
KATERİNA SARAYI OTELİ:  

Otele vardığımızda artık hava kararmıştı. Kars gezisinde  neredeyse en merak ettiğim otele gelince acayip mutlu oldum. Otel Kars Kalesi’nin eteğinde yer almakla birlikte, hemen ön tarafından da  Kars Çayı akıyor. Bu otel Rus Çarı Nikola tarafından Çariçe Katerina için yapılan bir Saray.   

Otelde 26 standart oda, 7 özel taş oda ve 1 suite oda yer alıyor. Benim odam 1. Katta restaurantın hemen yan tarafında yer alan Selçuk Şirin odasıydı. Odada
    bekleyen çikolatalar da ayrı bir sürpriz oldu.




 
Valizimi odaya fırlatıp  hemen bahçeye çıktım. Yemek saatine yaklaşıldığı için o sırada herkes odasına çıkmıştı. Karların henüz erimediği bahçede, Kars Çayı’nın sesiyle birlikte tam da o an masalın ortasındaydım. Otelde çalışan arkadaşlar o kadar ilgiliydi ki, kaldığımız 2 gün boyunca sürekli bir ihtiyacımız olup-olmadığını soruyorlar ve akşam tüm misafirleri eğlendirmeye çalışıyorlardı. Ben bahçede gezerken bile güleryüzlü çalışan arkadaşlar hemen ilgilenmeye başladılar. Ama beni en çok güldüren husus arkadaşların siz Gökçe Bahadır'mısınız diye sormaları oldu :) 


Butik otelin yaklaşık 50 kişilik bir restaurantı var. Akşam 8’de yemeğe başladıktan kısa bir süre sonra canlı  müzik başladı. 2 gün boyunca cidden Kafkas-Azeri şarkılarına doyduk.. Canlı müzikte artık tüm misafirler eğlenmeye başlamış ve herkes ayakta dans ediyordu.

Yemek önce Kars’a özgü olan Hengel yedik. İçi kıymasız büyük mantı gibi düşünün, üstünde  yoğurt ve kavrulmuş soğan var.  Hengel oldukça lezzetliydi. Hengel’den sonra sıra Piti’ye gelmişti. Hengel’i de Piti’yi de ilk kez yedim ve tadlarını çok beğendim. 


Piti:
Piti'nin Son Görünümü:
                                                                  Hengel:


Yemekler bittikten sonra otel müşterilerini 15 dakika kadar  aşağı kata  inmelerini rica ettiler. Tam o sırada içeride biten canlı müzik bahçeye taşınmıştı. Yanan varillerin yanında ateş başında geç saatlere kadar süren canlı müzik keyfi inanılmaz güzeldi. 

15 dakika kadar aşağıda vakit geçirdikten sonra tekrar restaurant kısmına çıktık. Masalar kaldırılmış ve restaurant kısmı Kafkas gösterisi için hazırlanmıştı. Kars Kafkas-Legends ekibi gerçekten de şahaneydi. Hepimize resmen görsel şölen yaşattılar. Bu ekibi de tebrik ediyor ve ayakta alkışlıyorum. Showun sonunda bıçak gösterisi için beni sahneye kaldırmaları da bana ayrı bir aksiyon oldu.

 

Kafkas gösterisi bittikten sonra sıkı sıkıya giyinip geç saatlere kadar ateş başında şarkı söylemek gerçekten de çok keyifliydi. Ama bizim ekibin Kars şarkısı kesinlikle “Sensiz Yaşayabilmirem –Yandırdın Kalbimi-“ oldu. Kars’ta en çok duyduğum şarkı bu oldu.
Canlı müzik bitene kadar bahçede vakit geçirdikten sonra, içeride sohbete devam ettik ve daha sonra odaya geçtik. Odadan gecenin sessizliğinde bile Kars Çayı'nın sesini duymak  insana ayrı bir keyif veriyordu.


 



Sağolsunlar benim için bu şarkıyı da çaldılar:)




Kars’a gitmeden önce acaba otelde odalar soğuk mu olur diye düşünmüştüm. Soğuk olmasını geçtim odalar o kadar sıcaktı ki, bir ara odanın sıcaklığından uyuyamadım. 

 

2.GÜN: 

Otelin oldukça leziz  açık büfe kahvaltısında kahvaltımızı  yaptık. Kars’a gelmişken tabiî ki Kars eski kaşarı yemeden olmaz. Onun dışında kahvaltıda kete- Kars balı- helvaya bayıldım. 

Güzel Otelimiz hemen Kars Kalesinin eteğinde:)

Kahvaltı  sonrası  şehir merkezine doğru yürüyelim dedik. Otelden yaklaşık 10 dakika yürüyünce tam şehir merkezinde oluyorsunuz.



Şehir merkezine doğru yürürken eski hamamların , köprülerin ve Camilerin arasından geçiyorsunuz.

Bugün Sarıkamış’a doğru yol alacağımızdan şehir merkezinde çok vaktimiz yoktu. 

KÜMBET CAMİ:

Havariler Kilisesi şehirdeki Ermeni kiliselerinden birisi olup Bagratlı Krallığı döneminde Kral Abbas tarafından MS 932-937 yılları arasında yaptırılmıştır.Kilise merkezi planlı olup dört yonca yaprağını andıran, dört nişle genişleyen dik açılı bir mekâna sahiptir. Daha sonra 1064 yılında Müslüman egemenliğine geçen yöredeki bu kilise camiye dönüştürülerek Kümbet Camisi adını almıştır. Bölge Rus hakimiyetine girince camii Rus Ortodoks Kilisesine çevrilmiş, 1918 yılında Türk hakimiyetine girince yeniden camiye çevrilmiştir. 1964 yılında ise müzeye dönüştürülerek, Kars´ta yapılan kazılardan elde edilen tarihi eserler burada sergilenmeye başlanmıştır. Kars Müzesi adıyla da bilinen bu eski ibadethane, bu işlevini 1981 yılına kadar sürdürmüştür. 1993 yılından beri Cami olarak kullanılmaktadır.
 
SARIKAMIŞ:
Şehirde biraz daha gezindikten sonra  merkezden  daha önce anlaştığımız taksiye bindik  ve Sarıkamış’a doğru yol almaya başladık.

SARIKAMIŞ ŞEHİTLİĞİ:
Ben Sarıkamış şehitliğini ziyaret etmek istediğimi özellikle bildirdim ve yaklaşık 45 dakika sonra Şehitlikteydik.  İnsanın Sarıkamış’tayken duygulanmaması için cidden ruhsuz birisi olması lazım. Küçüklükten beri hepimiz Sarıkamış ‘ı,  onarak şehitlik mertebesine ulaşan şehitlerimizi duymuşuzdur. Kars’a tam gitmeden önce de İsmail Bilgin’in “Sarıkamış-Beyaz Hüzün” isimli kitabını okumuştum. Bu kitabı okumanızı da  tavsiye ederim. Bu vesileyle tüm şehitlerimizin  ruhu şad olsun, sizleri unutmadık ve unutmayacağız!!!! Kitabı okuyanlar bu mesajı çok net bir şekilde anlayacaklardır. 

 
 
 

Orada çocuk denecek yaşta şehit olanların isimlerini soğuk duvarlarda kütükleriyle birlikte görünce insan kendinden resmen utanıyor.

KATERİNA AV KÖŞKÜ:
Kayak Merkezine gitmeden önce Katerina Av Köşkü’nü görmek istediğimi de bildirmiştim. Sarıkamış’ta kayak merkezinin zıttı istikametinde yer alan Av Köşkü Rus işgali döneminde Çar 2. Nikolay tarafından yaptırılan, 19. yüzyıl baltık mimarisi izleri taşıyan tarihi bir  av köşkü.

Bu köşk, Sarıkamış ormanları içinde, yaklaşık 6 bin 500 metrekarelik arazi üzerinde kurulu olup 28 odalıymış.

Köşk cidden fevkalade ama şu anda harabe olmuş durumda ve her geçen gün çürümeye maalesef mahkûm olmuş durumda.  Yurtdışında bunun zerre kadar önemi olmayan yerlerin bile ne kadar korunduğunu görünce insan üzülüyor ve bu kadar güzel bir yerin viraneye dönmüş hali insanın yüreğini sızlatıyor.
Umarım burası da en kısa zamanda müzeye çevrilir veya turizme kazandırılır. 


 

SARIKAMIŞ KAYAK MERKEZİ:
Taksimizle akşam 5’te bizi kayak merkezinden alması için vedalaştık ve kayacağımız için tüm fazlalıklarımızı takside bıraktık. Kayak malzemelerini günlük 30 TL’ye Snowman’den kiraladık. Telesiyej ücreti de 5 kullanım için 25 TL’ydi. Ben kayan birisi olmadığım için 5 kullanım yeter diye düşündüm ve bu karttan aldım. Ama daha sonra 2 kere daha 5 kullanımlık kart aldım yani en mantıklısı en baştan sınırsız olan 40 TL’lik kartı almakmış. 

Daha sonra hemen telesiyejle yukarı çıkmaya başladık. Temiz hava,bol oksijen ve soğuk hava beni kendime getirdi. Seneler sonra kayabilir miyim diye düşünürken bir baktım kaymaya başladım bile. Hatta en son turda  kendimi Bayraklıtepe’de buldum. Ha oraya çıktığım için cidden pişmanlık duydum ama sonunda inmeyi başardım. Orta Cafe’de arkadaşlarla  sıcak çikolata keyfiyle de kendimizi ödüllendirdik. 





Sarıkamış pistlerini  gerçekten de çok beğendim. Burada Kartalkaya’nın hengamesi, kalabalıklığından tamamen uzaktım. Kartalkaya’da m2 başına düşen insan sayısı düşünüldüğünde burası gerçekten çok daha rahat ve keyifliydi.  Dünyada benzeri yalnızca Alp Dağları'nda görülen 'kristal kar', Sarıkamış Kayak Merkezi'ni marka haline getiren en önemli özelliklerden.
Akşam Sarıkamış’tan ayrılma vakti gelince kayak yorgunluğu da eklenince şehir merkezine kadar uyumuşum. Kubilay sağolsun bizi bırakmadan önce merak ettiğim tarihi yapı olan Defterdarlık Binasına’da götürdü ve böylece birkaç poz da orada yakaladım.

MİLKBAR BROTHERS:
Akşam yemeği için daha vakit  varken daha Kars’a gitmeden evvel hep İnstagram storylerden gördüğümüz Milkbar’a uğradık. Kars’ta böyle bir mekan görmek gerçekten de beni şaşırttı. Soğukta buradaki ballı zencefiller hepimize iyi geldi.
KARS KAZ EVİ:
Kars’a gidince kaz eti yemeden dönmek olmaz. Kars Kaz Evi’ne rezervasyon yaptırırken Kafkas gösteriri izleyip-izlemeyeceğinizi de soruyorlar. Ona göre sizden ekstra bir ücret talep ediyorlar. Bir gece önce otelde çıkan aynı ekibin çıkacağını öğrenince Kafkas gösterisinden vazgeçiyorum ve sadece yemek için rezervasyon yaptırıyoruz. Milkbar Brothers’den yaklaşık 6-7 dakika yürüyerek Kars Kaz Evine ulaşıyorsunuz. Tabi yerler o saatte don olunca ve her tarafta köpek olunca biraz temkinli yürüyordum. Işıklandırılmış Rus mimarisi yapıları gördükçe Kars’a olan hayranlığım artıyordu.

Kars Kaz Evinde  önce Kars’a özgü evelik çorbası sipariş verdik. Bir gün önce otelimizde denediğimiz Hengel’i sevdiğimiz için ondan da sipariş verdik ve pilav üstü kaz etinden sipariş verdik. Kaz eti benden tam puan aldı. Kars Kaz Evi’nin sahibi Nuran Hanım’da her daim işinin başında. Kendisi hakkında daha ayrıntılı bilgi için lütfen bknz. Google...


Yemek sonrası otele gelince yine geç saatlere kadar ateş başı şarkılarımıza devam ettik.
 
SON GÜN:

Otelde kahvaltımızı yaptıktan sonra tıpkı her tatil sonunda olduğu gibi hafiften hüzün kapladı içimi. Havalimanına gitmeden öncede taksimize peynirci sorduk ve bizi Alioğlu Bal ve Kaşarcılık’a yönlendirdi. Ben eski kaşar ve özellikle gravyer peynirini oldukça beğendim. Web sayfasından da sipariş vermeniz mümkün. Şahsen ben arada sırada buradan sipariş vermeyi düşünüyorum.

Gelelim Kars gezimizin sonuna.. Çıldır Gölü, Ani Harabeleri,  Türk Milleti için önem arz eden Sarıkamış’ıyla  , Rus mimarisi yapılarıyla Kars kesinlikle gezilip-görülmeyi hak ediyor. Gitmeden önce Kars’a çok büyük beklentiyle gitmiştim ve Kars beni  hayal kırıklığına uğratmayarak tüm güzelliği ile beni etkilemeyi başardı. Kars’ın tanıtılmasında büyük etken olan Doğu Ekspresine de bu bakımdan teşekkür etmek lazım. Yoksa tıpkı benim gibi pek çok insan bu güzellikten mahrum kalacaktı.

Uzun zaman önce instagramda gördüğüm ve bu vesileyle bende Kars’a gitme merakı uyandıran masalsı  Katerina Sarayı Otel’e ve turizme böyle güzel bir tesis kazandırdığı için Baha Bey’e de tekrar teşekkürlerimi sunarım.

Hala aranızda Kars’a gitmeyen varsa bence mutlaka gidin ve etrafınızdakilere gitmeleri yönünde telkinde bulunun ;)

Hayat gezince güzel, darısı diğer gezilere :)



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder